Αναζήτηση αυτού του ιστολογίου

Πέμπτη 23 Ιανουαρίου 2020

Meczup azize Ksenya.



Hristiyanlık tarihinin en ilginç simalarından birileri meczup azizlerdir.(1) Sayıları çok değildir ama yaşamış oldukları hayat tarzı, niteliğiyle her tür niceliğin terazi kefesini kendi hizasına getirmeye yeter de artar ağırlıktadır. Özellikle Slâv Ortodoksluğunda rastlanan bir aziz türüdür meczuplar. Belki de yaşanılırlığı olan barışçıl medeni bir ortam kurma mücadelesinin Asya’nın Kuzey’indeki şiddet kullanımına çok eğilimli katı şartlarda daha bir azim ve yoğunluk gerektirdiğinden. Tabii, bu coğrafyalarda önceden Şamanizm’in yaygın olmasının da bir etkisi vardır durumun öyle şekillenmesinde muhtemelen.

Petersburg’lu azize Ksenya da işte bu azizlerden biridir (doğuşu 1719-30 arası—vefatı 1803). Tüm Ortodoks Hristiyan dünyasında çok tanınır, çok sevilir. Niyazının Tanrı’dan çok kolay kabul edildiğine inanıldığından büyük hayat sıkıntılarında mümin halk gider kendisine, Yüceler’e ulaştırması için dileklerde bulunur. Hayat tutumu ve fedakârlığı ile velâyete varmış bir mümin kardeşin yardımına sığınır yani.

Azize Ksenya zamanların Rus ordusunda yüksek rütbeli bir subay ile evlidir. Çok sevdiği eşi ile dünyevi bir hayat tarzı sürdürürler. Ama bir akşam eşi aniden söner gider. Bu olay Ksenya’yı müthiş bir iç sarsıntıya uğratır, kendi de ortalıktan kayboluverir. Kimse nereye kaybolmuş olduğunu bilmez. Uzun bir zaman geçer, sonra günün birinde oruçlardan incecik kalmış vücudunun üzerine eşinin asker üniformasını giymiş olarak belirir. Yakınlarının tüm itirazlarına rağmen varını yoğunu yoksullara dağıtır, evsiz barksız kalır. Artık ne sığınacak evi vardır, ne uzanacak yatağı ne de yiyecek yemeği. Şehrin delisi olarak dolaşır durur etrafta. Sopsoğuk olan bölge kışlarında nerede barındığını kimse bilmez. Yaşı çok büyük olmamasına rağmen saçları tümden aklaşmış başörtüsünden sarkar durumdadır. Zamanla gecelerini ıssız köşelerde ve bilhassa şehrin mezarlığında dua ile geçirdiği söylentisi yayılır. Ama ilgiyi çeken sadece bu değildir: kendisinde feraset görülür. İnsanların iç dünyalarında gizli saklı kalmış sırları ‘görür’, şifa bulmaz hastalıkları şifalandırır, gelecekten haberler verir. Öylece, yavaş yavaş halk bu garip şahsiyetin ele avuca sığmazlığını kabullenir, dertleri olduğunda kendisini aramaya başlar.

Nice anlatılar vardır, o günden bu güne, azizenin keramet ve mucizeleriyle ilgili olarak. Zamanla naaşının defnedildiği kabir dertlilerin çok sık ziyaret ettiği bir yer olur. Denildiğine göre komünizm zamanında azizenin gördüğü bu ilginin her ne kadar çeşitli yasak ve engellerle bertaraf edilmesine çalışılmışsa da totaliter hükümetin halk yaklaşmasın diye kabrin bulunduğu kilisenin etrafına yerleştirdiği ter örgüler hep dilek notları ve çiçeklerle dolu olmuştur.

Sovyetler Birliği’ndeki ateist komünist rejim zamanında dinler ağır bir takibata müminler ise gaddarlığı zor tarif edilir bir zulme tabii tutulmuş, bu konularda dış dünyaya pek haber çıkamaz olmuştu. Sonradan, rejim yıkıldığında, söz konusu coğrafyada nelerin olduğu etraf dünyaca da detaylarıyla öğrenilmeye başlanmış, teknolojinin gelişimi ile iletişim olanaklarının da artmasıyla bu koca coğrafyanın uzak ve yakın manevi tarihine ilişkin nice nice malûmatlar edinilmiştir. Biz Yunanistan Ortodoksları pek bilmezdik, mesela, azize Ksenya’yı yakın zamanlara kadar... son birkaç on yılda bu konulara değinen muhtelif kitaplar neşredildi, öğrenme fırsatını bulduk.

 (1) Manevi meczupluk Hristiyanlık’tan başka dini geleneklerde de rastlanılan bir durumdur. Budizm ve İslâmi tasavvufta da bu kavram bilinen bir kavramdır. Gerçi İslâm tasavvufundaki izahı biraz değişiktir ama Hristiyanlık’takine çok yakındır. ‘Meczup’ kelimesi zaten Arapça’da ‘cezbeye kapılmış’ anlamında bir kelimedir. Tasavvuf’ta İllâhi varlığın cezbezine kapılmışlıktan günlük hayat dünyeviliğinin anlayışında aklını kaçırmışlık görünümü veren bir koşul olarak bilinir.

(Fotoğrafta azizenin Rus ikon sanatı uslûbuyla resmedilmiş çağdaş bir ikonu.)

Dimitri Lalushi

Δεν υπάρχουν σχόλια: