Türklerin Yunanıstanı ellerinde bulundurdukları zamanlardan birinde sultanlık yapmış olan 4. (dördüncü) Mehmet döneminde Hristiyanlar nerede ise Yunanistan’ın her bir tarafına yayılmış olan türkler tarafından işkence görüp öldürüldüler. O zamanlar Volos şehrinin Aziz Lavrentios köyünde Tanrı korkusuyla yaşayan bir aile vardı. Bunların adı Kostas Stamtiu ve Melpo idi. Fakir ancak çalışkan ve namuslu bir aile idiler. 1667 yılında doğan çocukları Apostolos’a öncelikle Tanrı’yı sevmeyi ve saygı göstermeyi öğrettiler. Aziz 15 yaşına geldiğinde yatim kaldı. Böylece İstanbul’a giderek orada bir handa garson olarak çalışmaya başladı. Memleketinden uzak bir yerde hiç bir zaman inançının dışına çıkmayarak İncil’in isteklerini yerine getirmek için sürekli uğraş veriyordu. Bundan dört yıl sonra azizin memleketinide taş kalpli bir bey insanlardan inanılmaz yüksek derecede vergi alıyor onlara çok sert davranıyordu. O bölge aslında Sultan Mehmetin annesi Valite Sultana aitti. Sultanın annesine şikayette bulunmak isteyen bir kaç kişiyi bey tutuklatarak hapse attırdı böylece hristiyanlar direk Valide sultanla görüşecek olan üç kişiyi daha İstanbul’a gönderdi. İstanbul’a vardıkları zaman bölgeyi bilmediklerinden kendilerini sultana götürecek olan Apostolos’la buluştular. Aziz hemşehrilerine yardımcı olmak için Yusuf ağaya gidecek ve ona beyin yaptıklarını anlatacaktı. Ağa azizi gördüğünde nereden olduğunu sordu.
- Bsen senin liderlik yaptığın bu şehrin bir oturanıyım!
Ancak Yusuf ağa azizi o aralar İstanbul’da bulunan zalim beye kendisini bu hareketinden dolayı cezalandırması şçşn ona gönderdi. Bu beyin ismi Voevodas idi. Voevodas azizden memleketinden uzak durduğu dört sene için vergi ödemesini istedi. Aziz şu cevabı verdi:
- Benim hiç param yok. Bana ait olan tek şey köydeki evimdir. Eğer istersen al sat ve vergilerden olan parayı oradan al.
Voevodas azizin teklifini duyduğu zaman çok sevindi çünkü evden alacağı para vergiden alacağı paradan çok daha fazla idi. Böylece tutuklatmış olduğu diğer üç kişiyi sultanın bir şey duymayacağı şartıyla serbest bıraktı. Azizin köylülerinden bir tanesi azizi o kadar çok kıskandıki hemen Voevodas’a giderek azizin daha genç olduğundan sultanın annesine gidip herşeyi anlatacağını ve bu yüzden onun serbest kalmaması gerektiğini söyledi. Voevodas hemen azizin hapse atılmasını ve zincirlerle bağlanmasını emretti. Bu emrin ardından ikinci emri azizin ölene kadar her gün dövülmesini ve işkence görmesi idi. Bir gün aziz Apostolos ayağının bir tanesini zincirlerden çıkartmayı başararak hapisten kaçmaya çalıştı. Ancak bu Tanrı isteği ile olmadı çünkü eğer olsaydı Apostolos Tanrı katına aziz olarak çıkamayacak ve günümüze dek anılmayacaktı. Askerler azizin kaçmak istediğini farkettiklerinde onu yakalayarak Voevodas’a götürdüler. O hemen bir sopa alarak azize acımasızca vurmaya başladı. Aziz beye şunları söyledi:
- Bana neden vuruyorsun acımasız adam benim senden ve askerlerinden daha yüce olduğumu bilmiyormusun?
Voevodas hemen durarak hayretler içerisinde azize neden kendilerinden daha üstün olduğunu sordu.
- Neden mi daha üstünüm? Acaba sende mi müslümansın?
Askerler bunu azizi müslüman yapmak için fırsat sayarak:
- Evet işte bunu söyledi. Müslümanlığı kabul etti ve biz artık onun fikir değiştirmesine izin vermeyeceğiz.
Türk beyi hemen azizin sünnet edilmesi için bir sünnetçi çağırılmasını emretti. Aziz cesaret içerisinde şunları söyledi:
- Ben sizden üstünüm dediğim zaman Hristiyan olduğumu söylemek istiyorsum. Dinimi değiştireceğime Hz. İsa adına kafamı kesmenizi tercih ederim.
Azizin genç yaşına aldırmadan ona vuruyor, tükürüyor ve küfür ediyorlardı. Bütün bunlara rağmen aziz inancını yğtğrmiyor tam aksine Hz. İsa’nında gerçekler adına düşmanlarından ölümüne kadar işkence çektiğini hatırlıyordu. Azizi paşanın yanına götürdüler ve orada sözde azizin önce müslüman olduğunu ve daha sonra fikir değiştirdiğini söylediler. Vezir azizin fikrini değiştirmek için güzel bir at ve çuvallar dolusu altın ve gümüşü karşısına getirerek ona şunları söyledi:
- Eğer müslüman olursan hem ölümden kurtulacaksın hemde sana vereceğin bu hediyeleri alacaksın.
Ancak aziz bu hediyelere hiç bir önem vermeyerek vezire şunları söyledi:
- Ne yapacaksanız en kısa zamanda yapın çünkü ben kurtarıcım olan Mesih İsa adına canımı vermeye hazırım. Eğer beni yakacaksanız odunları ben toplayacağım! Eğer beni asacaksanız ipimi ben çekeceğim! Eğer başımı kesecekseniz bıçağı ben bileyleyeceğim! Ama eğer benim din değiştirmemi istiyorsanız öşreninki bu hiç bir zaman olmayacaktır!
Vezir bu gencin direncini ve inancını gördüğü zaman onun dinini değiştiremeyeceğini anladı ve hapse atılmasını ertesi gün ise kafasının kesilmesini emretti. Barbar işkenceciler azize bütün gece ucunda diken olan kamçılarla vuruyorlar onun bedeninde yaralar açıyorlardı. Sabah olduğunda askerler azizi idam edileceği yere götürürken aziz mutluluk içerisindeydi. Yolda gördüğü Hristiyanlara selam verdi. Hristiyanlar azizin sonunun geldiğini anladıklarında uzaklardan onun sok dakikalarını izlediler. İşkenceci azizin kafasına üç kere vurduktan sonra son darbeyi de indirerek kafasını kesti. Olayın olduğu tarih 16 Ağustos a686 yılı idi. Askerler bir kenara çekildiklerinde bir çok melek azizin bedeninin etrafında toplanarak şükredici dualar etmeye başladılar. Tanrı isteği ile meleklerin görüntüsü askerlere gözüktü ve askerler hristiyanların bedeniçalmak istediklerini zanneerek kılıçlarına sarılıp saldırdılar ancak bedenin yanına vardıklarında bedenin yanında kimseler yoktu.Askerler olan bu mucizevi olayın hala ne olduğunu anlamamışlardı. Akşam üzeri yollarda insanların çoğalması ve hristiyanların bedeni görmesi korkusuyla askerler azizin kutsal bedenini suyun dibine batsın diye Haliç’e attılar. Azizin bedenini suya attıkları sırada bir mucize gerçekleşti. Azizin badeni suyun dibine batmak yerine suyun yüzeyinde duruyordu. Bedeni kıyıya vurduktan sonrada askerlerin gözlerinden kayboldu. Azizin son dakikalarını izleyen hristiyanlar hemen Patriğe giderek aziz Apostolosa yapılanları anlattılar. Bunun üzerine Patrikhane azizin kutsal başını Türklerden isteyerek kurtuluşta Aziz Dimitrios kilisesinde yüz yıl boyunca muhafaza ettiler. 1795 yılında Selefkia metropoliti Dositheos başı alarak Aziz Lavrentios köyüne göndermeyi başardı. Azizin eskiden evinin bulunduğu noktaya onun anısına kilise inşa eden hristiyanlar azizin kutsal başını oraya koydular. Aziz Apostolos 19 yaşında günahsız Mesih İsa adına hiç bir korkuya ödün vermeden canını verdi. Ölümden ve işkencelerden kurtulmak için bir saniye olsun müslüman olduğunu kabul etmedi. Tanrı şehitleri arasında ayrım yapmadığından oda cennetteki yereni aldı. Azizin yortusu kilisemiz tarafından her sene 16 Ağustos tarihinde kutlanmaktadır.
- Bsen senin liderlik yaptığın bu şehrin bir oturanıyım!
Ancak Yusuf ağa azizi o aralar İstanbul’da bulunan zalim beye kendisini bu hareketinden dolayı cezalandırması şçşn ona gönderdi. Bu beyin ismi Voevodas idi. Voevodas azizden memleketinden uzak durduğu dört sene için vergi ödemesini istedi. Aziz şu cevabı verdi:
- Benim hiç param yok. Bana ait olan tek şey köydeki evimdir. Eğer istersen al sat ve vergilerden olan parayı oradan al.
Voevodas azizin teklifini duyduğu zaman çok sevindi çünkü evden alacağı para vergiden alacağı paradan çok daha fazla idi. Böylece tutuklatmış olduğu diğer üç kişiyi sultanın bir şey duymayacağı şartıyla serbest bıraktı. Azizin köylülerinden bir tanesi azizi o kadar çok kıskandıki hemen Voevodas’a giderek azizin daha genç olduğundan sultanın annesine gidip herşeyi anlatacağını ve bu yüzden onun serbest kalmaması gerektiğini söyledi. Voevodas hemen azizin hapse atılmasını ve zincirlerle bağlanmasını emretti. Bu emrin ardından ikinci emri azizin ölene kadar her gün dövülmesini ve işkence görmesi idi. Bir gün aziz Apostolos ayağının bir tanesini zincirlerden çıkartmayı başararak hapisten kaçmaya çalıştı. Ancak bu Tanrı isteği ile olmadı çünkü eğer olsaydı Apostolos Tanrı katına aziz olarak çıkamayacak ve günümüze dek anılmayacaktı. Askerler azizin kaçmak istediğini farkettiklerinde onu yakalayarak Voevodas’a götürdüler. O hemen bir sopa alarak azize acımasızca vurmaya başladı. Aziz beye şunları söyledi:
- Bana neden vuruyorsun acımasız adam benim senden ve askerlerinden daha yüce olduğumu bilmiyormusun?
Voevodas hemen durarak hayretler içerisinde azize neden kendilerinden daha üstün olduğunu sordu.
- Neden mi daha üstünüm? Acaba sende mi müslümansın?
Askerler bunu azizi müslüman yapmak için fırsat sayarak:
- Evet işte bunu söyledi. Müslümanlığı kabul etti ve biz artık onun fikir değiştirmesine izin vermeyeceğiz.
Türk beyi hemen azizin sünnet edilmesi için bir sünnetçi çağırılmasını emretti. Aziz cesaret içerisinde şunları söyledi:
- Ben sizden üstünüm dediğim zaman Hristiyan olduğumu söylemek istiyorsum. Dinimi değiştireceğime Hz. İsa adına kafamı kesmenizi tercih ederim.
Azizin genç yaşına aldırmadan ona vuruyor, tükürüyor ve küfür ediyorlardı. Bütün bunlara rağmen aziz inancını yğtğrmiyor tam aksine Hz. İsa’nında gerçekler adına düşmanlarından ölümüne kadar işkence çektiğini hatırlıyordu. Azizi paşanın yanına götürdüler ve orada sözde azizin önce müslüman olduğunu ve daha sonra fikir değiştirdiğini söylediler. Vezir azizin fikrini değiştirmek için güzel bir at ve çuvallar dolusu altın ve gümüşü karşısına getirerek ona şunları söyledi:
- Eğer müslüman olursan hem ölümden kurtulacaksın hemde sana vereceğin bu hediyeleri alacaksın.
Ancak aziz bu hediyelere hiç bir önem vermeyerek vezire şunları söyledi:
- Ne yapacaksanız en kısa zamanda yapın çünkü ben kurtarıcım olan Mesih İsa adına canımı vermeye hazırım. Eğer beni yakacaksanız odunları ben toplayacağım! Eğer beni asacaksanız ipimi ben çekeceğim! Eğer başımı kesecekseniz bıçağı ben bileyleyeceğim! Ama eğer benim din değiştirmemi istiyorsanız öşreninki bu hiç bir zaman olmayacaktır!
Vezir bu gencin direncini ve inancını gördüğü zaman onun dinini değiştiremeyeceğini anladı ve hapse atılmasını ertesi gün ise kafasının kesilmesini emretti. Barbar işkenceciler azize bütün gece ucunda diken olan kamçılarla vuruyorlar onun bedeninde yaralar açıyorlardı. Sabah olduğunda askerler azizi idam edileceği yere götürürken aziz mutluluk içerisindeydi. Yolda gördüğü Hristiyanlara selam verdi. Hristiyanlar azizin sonunun geldiğini anladıklarında uzaklardan onun sok dakikalarını izlediler. İşkenceci azizin kafasına üç kere vurduktan sonra son darbeyi de indirerek kafasını kesti. Olayın olduğu tarih 16 Ağustos a686 yılı idi. Askerler bir kenara çekildiklerinde bir çok melek azizin bedeninin etrafında toplanarak şükredici dualar etmeye başladılar. Tanrı isteği ile meleklerin görüntüsü askerlere gözüktü ve askerler hristiyanların bedeniçalmak istediklerini zanneerek kılıçlarına sarılıp saldırdılar ancak bedenin yanına vardıklarında bedenin yanında kimseler yoktu.Askerler olan bu mucizevi olayın hala ne olduğunu anlamamışlardı. Akşam üzeri yollarda insanların çoğalması ve hristiyanların bedeni görmesi korkusuyla askerler azizin kutsal bedenini suyun dibine batsın diye Haliç’e attılar. Azizin bedenini suya attıkları sırada bir mucize gerçekleşti. Azizin badeni suyun dibine batmak yerine suyun yüzeyinde duruyordu. Bedeni kıyıya vurduktan sonrada askerlerin gözlerinden kayboldu. Azizin son dakikalarını izleyen hristiyanlar hemen Patriğe giderek aziz Apostolosa yapılanları anlattılar. Bunun üzerine Patrikhane azizin kutsal başını Türklerden isteyerek kurtuluşta Aziz Dimitrios kilisesinde yüz yıl boyunca muhafaza ettiler. 1795 yılında Selefkia metropoliti Dositheos başı alarak Aziz Lavrentios köyüne göndermeyi başardı. Azizin eskiden evinin bulunduğu noktaya onun anısına kilise inşa eden hristiyanlar azizin kutsal başını oraya koydular. Aziz Apostolos 19 yaşında günahsız Mesih İsa adına hiç bir korkuya ödün vermeden canını verdi. Ölümden ve işkencelerden kurtulmak için bir saniye olsun müslüman olduğunu kabul etmedi. Tanrı şehitleri arasında ayrım yapmadığından oda cennetteki yereni aldı. Azizin yortusu kilisemiz tarafından her sene 16 Ağustos tarihinde kutlanmaktadır.
Δεν υπάρχουν σχόλια:
Δημοσίευση σχολίου
Σας ευχαριστούμε.
Σημείωση: Μόνο ένα μέλος αυτού του ιστολογίου μπορεί να αναρτήσει σχόλιο.