SAMARİYELİ AZİZE EVDOKİA
Azize Evdokia Trayanos’un Kral olduğu dönemde Suriye’de dünyaya geldi ( 98-117). Azizenin eşi benzeri olmayan bir güzelliği vardı ve onun güzelliği kimse ile kıyaslanamzdı o dönem itibariyle. O zamanlar azize daha küçük yaşta olduğundan ve Tanrı’nın kanunlarını bilmediğinden günaha düştü. Ünü çok kısa bir sürede tüm ülkeye yayıldı ve bunun sonucunda zengin beyler azizenin onları evine alması için ona büyük paralar teklif etmeye başladılar. Böylece günahkar genç kız büyük bir zenginliğe kavuşmuş oldu.
Bir gün rahibin birtanesinin yolu azizenin ülkesine düştü ve gece olduğundan azizenin yakınındaki bir evde kaldı. Rahip duasını ettikten sonra günahkarların yargılanışından ve günahlardan dönmeyenlerin sonsuza dek yargılanacağından bahseden kitabı okumaya başladı. Azize açık olan penceresinden rahibin sözlerini duyduğunda pişman olarak günahları için ağlamaya başladı. Sabah olduğunda adı Germanos olan bu rahibi evine çağırarak ona şunları söyledi :
- Ben bu dünyanın en günahkar kadınıyım. Eğer dün gece okudukların benim başıma gelecekse eyvahlar olsun bana! Söyle bana nasıl nura erebilirim? Bu okuduklarının gerçek olduğunu nasıl bilebilirim?
- Tanrı’nın seni affetmesi için öncelikle vaftiz olman ve mirasını fakirlere dağıtman gerekiyor. İnanman içinde basit elbiseler giydikten sonra yedi günlüğüne odana kapan ve dua et.
Azize bu sözlere uyarak yedi gün için odasına kapanarak göz yaşları içerisinde dua etmeye başladı. Son gün genç bir adamın kendisini göklere çıkardığını gördü. Orada kendini sayısızca beyazlara bürünmüş meleklerin yanında buldu. O sırada şeytan ortaya çıkarak şunları söyledi:
- Haksızlık yapmaktasın askerlerin başı! Ben küçük bir günah için cennetten atıldım ama sen bu günahkar kadını kurtarmaya çalışıyorsun.
- Tanrı pişman olanları affeder... diye cevap verdi başmelek.
O sırada bir ses duyuldu:
- Mikail sen onu evine götür kendisini düzeltsin bende her zaman onun yanında olacağım!
Baş melek azizeyi kutsadıktan sonra ortadan kayboldu. Azize o günden sonra Tanrı’nın kendisini kurtarmak istediğini anladı. Böylece azize tüm mirasını dağıtıp vaftiz olduktan sonra Tanrı korkusu ile yaşamakta olan rahip Germanos tarafından bir kadın manastırına götürüldü. Azize orada örnek bir insandı ve kısa bir süre içerisinde rahibeler onu kendilerine başrahibe olarak seçtiler. Azizenin arkadaşlarından birtanesi azizenin günahkar hayata son verdiğimi duyduğunda rahip kılığına giderek manastıra gitti ve orada azizeye evine dönmesi için yalvardı. Azize onun yüzüne doğru üflediği zaman o yere ölü olarak düştü. Aynı gece azizeye görünen Mesih İsa ölüyü Hristiyanlığa inanması için diriltmesini istedi. Gerçektende azize dua ettikten sonra mucize gerçekleşti. Dirilen adam yaptıkları için pişman olarak azizenin ayaklarına kapandı ve ondan özür diledikten sonra vaftiz oldu. O dönemde kral Avrilianos idi. Avrilianos azizeyi krallığın parasını çalıp onlarla çölde manastır inşa ettirdiği iddiasıyla suçladı. Manastıra üç yüz asker göndererek azizeyi ve paraları almak istiyordu. Ancak yüce Tanrı kurnazların yapmak istdediklerini azizeye gösterdi ve azizeyi korudu. Askerler üç gün boyunca manastıra yaklaşmaya çalışıyorlardı ancak görünmeyen bir güç onları uzakta tutuyordu. Dördüncü günde gökten öldürücü bir hastalık askerlerin üzerine düştü ve hepsi orada can verdi. Azizeyi tutuklamaya giden kralın oğluda aynı sona kavuştu. Pişman olan kral azizeye giderek oğlunu diriltmesini istedi. Mucizevi bir şekilde azize kralın oğlunu ve askerleri diriltti. Hepsi Hristiyanlığa inanarak vaftiz oldular. Hatta kralın oğlu önce diakoz sonrada despot oldu. Kısa bir zaman sonra azizenin yaşadığı şehrin başı sert kalpli bir putperest oldu. Adı Diogenis idi. Azizenin eski arkadaşları azizenin yeni hayatı nedeniyle ve ona duydukları kinden dolayı efendiye giderek bir kere daha azizenin krallık kasasından para çaldığını söylediler. Efendi hemen azizenin tutuklanması için elli asker gönderdi. Bu seferindede Tanrı rüya yoluyla azizeye olacakları gösterdi. Böylece azize Kutsal haçtan bir parça alarak onu koruması için içine sakladı. Askerler onu tutuklayarak susuz ve yemeksiz bir hapse attılar. Ertesi gün azizeyi efendiye götürdüklerinde mucizevi bir olay yaşandı. Azizenin yüzü birdenbire güneş ışınları gibi parlamaya başladı. Etraftakiler bu gördükleri tuhaf olayı bir türlü yorumlayamıyorlardı. Zalim efendi bunu umursamayarak azize üç yol önerdi. Birincisi putlara adak dilemesi ikincisi manastırları bırakıp halkın içine geri dönmesi üçüncüsüde krallıktan aldığı sözde parayı geri vermesi idi. Azize cesaretle cevap verdi:
- Bende krallıktan para yok beni boş yere suçluyorlar. Mesih’imide bana ne yaparsan yap terk etmeyeceğim.
Azizenin cevabına kızan efendi azizenin yarıya kadar soyulup işkence görmesini emretti. Azize saatlerce işkencelere göğüs gerdi. Daha sonra efendi azizeye yaklaşarak bir kez daha putlara tapınmasını teklif etti. Azize red edince efendi azizenin bütün elbiselerinin çıkartılmasını ve bir direğe bağlanarak dövülmesini emretti. Azizeyi soyduklarında üzerindeki kutuyu buldular ve efendiye verdiler. Efendi merektan kutuyu açtığında kutudan ateş çıkarak etrafta bulunan askerleri yaktı. Bunun üzerine aziyeye küfür etmeye başladı ve o sırada gökten düşen bir yıldırım efendinin hayatına son verdi.
Bütün bu mucizeleri gören komutanlardan bir tanesi azizeyi direkten çözerek ona şunları söyledi:
- Bende senin Tanrın’a inanıyorum ne olur hepimizi affet.
Azize herkesin gerçek Tanrı’ya inanması için dua ederek efendiyi diriltti. Daha sonra azize askerleride diriltti. Bu arada henüz dirilmiş olan ve adı Diodoros olan askerlerden bir tanesine karısının öldüğü haberi geldi. Bunun üzerine o hemen gözyaşları içerisinde azizenin yanına gelerek karısını da diriltmesi için yalvardı. Azize Evdokia isteğe uyarak uzun bir süre dua etti ve ardından kadını diriltti. Bu olaydan sonra azize orada kalarak askerlere efendiye Hristiyanlıktan bahsetti. Kısa bir süre içerisinde bütün şehir Hristiyan oldu.
Şehrin yakınındaki bir bahçede o zamanlar zehirli bir yılan yaşamaktaydı. İnsanları acımasızca öldürüp tekrar yuvasına saklanmaktaydı. Bir gün bu yılan dul bir kadının çocuğunu öldürdü ve kadın delirmişçesine ağlıyordu. Azize bunu öğrendiği zaman Diodoros’la beraber kadının yanına gittiler ve azize Diodoros’a şunları söyledi:
- Tanrı’nın sevgisini görmek ve çocuğun dirilmesini istiyorsan durmadan dua et!
Diodoros ilk başta tereddüt etti ancak devamında azizenin isteğini yerine getirerek diz çöktü ve inançla dua etti. Kısa sürede çocuk ayağa kalktı ve herkes Mesih İsa’ya mucize için şükr etti. Azize bunun ardından Tanrı’ya yılanı yok etmesi için yalvardı. Gerçektende yılan herkesin önünde öldü. Kısa bir zaman sonra efendi Diogenis vefat etti ve onun makamını hristiyanların düşmanı olan Vikentios aldı. Azizenin kutsal hayatını ve mucizelerini öğrendiği zaman azizenin başını kesmeleri için askerlerine emir verdi. Azizenin sayesinde bir çok putperest hristiyan olmaktaydı. O zaman 1 Mart 126 idi ve kral Adrianos idi. Azizenin kutsal bedeni göstermiş olduğu gerçek inaçtan dolayı vefatından sonrada bir çok mucize gerçekleştirdi. Azizenin yortusu kilisemiz tarafından her sene 1 Mart’ta anılmaktadır.
Azize Evdokia Trayanos’un Kral olduğu dönemde Suriye’de dünyaya geldi ( 98-117). Azizenin eşi benzeri olmayan bir güzelliği vardı ve onun güzelliği kimse ile kıyaslanamzdı o dönem itibariyle. O zamanlar azize daha küçük yaşta olduğundan ve Tanrı’nın kanunlarını bilmediğinden günaha düştü. Ünü çok kısa bir sürede tüm ülkeye yayıldı ve bunun sonucunda zengin beyler azizenin onları evine alması için ona büyük paralar teklif etmeye başladılar. Böylece günahkar genç kız büyük bir zenginliğe kavuşmuş oldu.
Bir gün rahibin birtanesinin yolu azizenin ülkesine düştü ve gece olduğundan azizenin yakınındaki bir evde kaldı. Rahip duasını ettikten sonra günahkarların yargılanışından ve günahlardan dönmeyenlerin sonsuza dek yargılanacağından bahseden kitabı okumaya başladı. Azize açık olan penceresinden rahibin sözlerini duyduğunda pişman olarak günahları için ağlamaya başladı. Sabah olduğunda adı Germanos olan bu rahibi evine çağırarak ona şunları söyledi :
- Ben bu dünyanın en günahkar kadınıyım. Eğer dün gece okudukların benim başıma gelecekse eyvahlar olsun bana! Söyle bana nasıl nura erebilirim? Bu okuduklarının gerçek olduğunu nasıl bilebilirim?
- Tanrı’nın seni affetmesi için öncelikle vaftiz olman ve mirasını fakirlere dağıtman gerekiyor. İnanman içinde basit elbiseler giydikten sonra yedi günlüğüne odana kapan ve dua et.
Azize bu sözlere uyarak yedi gün için odasına kapanarak göz yaşları içerisinde dua etmeye başladı. Son gün genç bir adamın kendisini göklere çıkardığını gördü. Orada kendini sayısızca beyazlara bürünmüş meleklerin yanında buldu. O sırada şeytan ortaya çıkarak şunları söyledi:
- Haksızlık yapmaktasın askerlerin başı! Ben küçük bir günah için cennetten atıldım ama sen bu günahkar kadını kurtarmaya çalışıyorsun.
- Tanrı pişman olanları affeder... diye cevap verdi başmelek.
O sırada bir ses duyuldu:
- Mikail sen onu evine götür kendisini düzeltsin bende her zaman onun yanında olacağım!
Baş melek azizeyi kutsadıktan sonra ortadan kayboldu. Azize o günden sonra Tanrı’nın kendisini kurtarmak istediğini anladı. Böylece azize tüm mirasını dağıtıp vaftiz olduktan sonra Tanrı korkusu ile yaşamakta olan rahip Germanos tarafından bir kadın manastırına götürüldü. Azize orada örnek bir insandı ve kısa bir süre içerisinde rahibeler onu kendilerine başrahibe olarak seçtiler. Azizenin arkadaşlarından birtanesi azizenin günahkar hayata son verdiğimi duyduğunda rahip kılığına giderek manastıra gitti ve orada azizeye evine dönmesi için yalvardı. Azize onun yüzüne doğru üflediği zaman o yere ölü olarak düştü. Aynı gece azizeye görünen Mesih İsa ölüyü Hristiyanlığa inanması için diriltmesini istedi. Gerçektende azize dua ettikten sonra mucize gerçekleşti. Dirilen adam yaptıkları için pişman olarak azizenin ayaklarına kapandı ve ondan özür diledikten sonra vaftiz oldu. O dönemde kral Avrilianos idi. Avrilianos azizeyi krallığın parasını çalıp onlarla çölde manastır inşa ettirdiği iddiasıyla suçladı. Manastıra üç yüz asker göndererek azizeyi ve paraları almak istiyordu. Ancak yüce Tanrı kurnazların yapmak istdediklerini azizeye gösterdi ve azizeyi korudu. Askerler üç gün boyunca manastıra yaklaşmaya çalışıyorlardı ancak görünmeyen bir güç onları uzakta tutuyordu. Dördüncü günde gökten öldürücü bir hastalık askerlerin üzerine düştü ve hepsi orada can verdi. Azizeyi tutuklamaya giden kralın oğluda aynı sona kavuştu. Pişman olan kral azizeye giderek oğlunu diriltmesini istedi. Mucizevi bir şekilde azize kralın oğlunu ve askerleri diriltti. Hepsi Hristiyanlığa inanarak vaftiz oldular. Hatta kralın oğlu önce diakoz sonrada despot oldu. Kısa bir zaman sonra azizenin yaşadığı şehrin başı sert kalpli bir putperest oldu. Adı Diogenis idi. Azizenin eski arkadaşları azizenin yeni hayatı nedeniyle ve ona duydukları kinden dolayı efendiye giderek bir kere daha azizenin krallık kasasından para çaldığını söylediler. Efendi hemen azizenin tutuklanması için elli asker gönderdi. Bu seferindede Tanrı rüya yoluyla azizeye olacakları gösterdi. Böylece azize Kutsal haçtan bir parça alarak onu koruması için içine sakladı. Askerler onu tutuklayarak susuz ve yemeksiz bir hapse attılar. Ertesi gün azizeyi efendiye götürdüklerinde mucizevi bir olay yaşandı. Azizenin yüzü birdenbire güneş ışınları gibi parlamaya başladı. Etraftakiler bu gördükleri tuhaf olayı bir türlü yorumlayamıyorlardı. Zalim efendi bunu umursamayarak azize üç yol önerdi. Birincisi putlara adak dilemesi ikincisi manastırları bırakıp halkın içine geri dönmesi üçüncüsüde krallıktan aldığı sözde parayı geri vermesi idi. Azize cesaretle cevap verdi:
- Bende krallıktan para yok beni boş yere suçluyorlar. Mesih’imide bana ne yaparsan yap terk etmeyeceğim.
Azizenin cevabına kızan efendi azizenin yarıya kadar soyulup işkence görmesini emretti. Azize saatlerce işkencelere göğüs gerdi. Daha sonra efendi azizeye yaklaşarak bir kez daha putlara tapınmasını teklif etti. Azize red edince efendi azizenin bütün elbiselerinin çıkartılmasını ve bir direğe bağlanarak dövülmesini emretti. Azizeyi soyduklarında üzerindeki kutuyu buldular ve efendiye verdiler. Efendi merektan kutuyu açtığında kutudan ateş çıkarak etrafta bulunan askerleri yaktı. Bunun üzerine aziyeye küfür etmeye başladı ve o sırada gökten düşen bir yıldırım efendinin hayatına son verdi.
Bütün bu mucizeleri gören komutanlardan bir tanesi azizeyi direkten çözerek ona şunları söyledi:
- Bende senin Tanrın’a inanıyorum ne olur hepimizi affet.
Azize herkesin gerçek Tanrı’ya inanması için dua ederek efendiyi diriltti. Daha sonra azize askerleride diriltti. Bu arada henüz dirilmiş olan ve adı Diodoros olan askerlerden bir tanesine karısının öldüğü haberi geldi. Bunun üzerine o hemen gözyaşları içerisinde azizenin yanına gelerek karısını da diriltmesi için yalvardı. Azize Evdokia isteğe uyarak uzun bir süre dua etti ve ardından kadını diriltti. Bu olaydan sonra azize orada kalarak askerlere efendiye Hristiyanlıktan bahsetti. Kısa bir süre içerisinde bütün şehir Hristiyan oldu.
Şehrin yakınındaki bir bahçede o zamanlar zehirli bir yılan yaşamaktaydı. İnsanları acımasızca öldürüp tekrar yuvasına saklanmaktaydı. Bir gün bu yılan dul bir kadının çocuğunu öldürdü ve kadın delirmişçesine ağlıyordu. Azize bunu öğrendiği zaman Diodoros’la beraber kadının yanına gittiler ve azize Diodoros’a şunları söyledi:
- Tanrı’nın sevgisini görmek ve çocuğun dirilmesini istiyorsan durmadan dua et!
Diodoros ilk başta tereddüt etti ancak devamında azizenin isteğini yerine getirerek diz çöktü ve inançla dua etti. Kısa sürede çocuk ayağa kalktı ve herkes Mesih İsa’ya mucize için şükr etti. Azize bunun ardından Tanrı’ya yılanı yok etmesi için yalvardı. Gerçektende yılan herkesin önünde öldü. Kısa bir zaman sonra efendi Diogenis vefat etti ve onun makamını hristiyanların düşmanı olan Vikentios aldı. Azizenin kutsal hayatını ve mucizelerini öğrendiği zaman azizenin başını kesmeleri için askerlerine emir verdi. Azizenin sayesinde bir çok putperest hristiyan olmaktaydı. O zaman 1 Mart 126 idi ve kral Adrianos idi. Azizenin kutsal bedeni göstermiş olduğu gerçek inaçtan dolayı vefatından sonrada bir çok mucize gerçekleştirdi. Azizenin yortusu kilisemiz tarafından her sene 1 Mart’ta anılmaktadır.
Δεν υπάρχουν σχόλια:
Δημοσίευση σχολίου
Σας ευχαριστούμε.
Σημείωση: Μόνο ένα μέλος αυτού του ιστολογίου μπορεί να αναρτήσει σχόλιο.