“340 yılında Mısır’da doğdu ve büyük bir Mısırlı
çileciydi. Henüz bir oğlan çocuğuyken çeşitli manevi öğretmenleri ziyaret etti
ve onlardan denenmiş tecrübeler topladı, tıpkı bir arının çiçeklerden bal
toplaması gibi. Bir keresinde üstat Pavlus’a onu Aziz Paisios’a(Kutsal Dağ’da
yakın zamanda yaşamış olan değil, onun ismini aldığı Mısırlı, Aziz Büyük
Paisios.) götürmesi için yalvardı. Onu gören Aziz Paisios şöyle dedi, ‘Bu çocuk
birçoklarını kurtaracak: Allah’ın eli onun üzerinde.’. Zamanla, Pimin keşiş
oldu ve kardeşlerinden iki tanesini de manastıra çekti. Bir gün anneleri
oğullarını görmeye geldi fakat Pimin onun içeri girmesine izin vermedi, kapının
ardından şöyle söyledi: ‘Hangisini daha çok istersin: Bizi şimdi burada görmeyi
mi yoksa diğer dünyada, ebediyette görmeyi mi?’. Annesi, ‘Eğer sizi orada
göreceğim kesinse burada görmeme gerek yok.’ diyerek sevinçle ayrıldı. Bu üç
kardeşin manastırı, en yaşlıları olan Abba Anoub tarafından yönetildi, kurallar
şöyleydi: Gece dört saat el işleriyle, dört saat uykuyla ve dört saat de
Mezmurları okumakla geçiyordu. Gündüz ise, sabahtan öğlene kadar dua ve
alternatif işlerle, gün ortasından akşam duasına kadar okumayla geçiyordu ve
akşam duasından sonra yirmi dört saatte bir kez yedikleri yemeklerini
hazırlıyorlardı ki bu da genellikle lahana çeşitleri oluyordu. Pimin’in kendisi
hayatları hakkında şöyle söylemişti: Elimizde ne varsa onu yiyoruz. Hiç kimse
asla, ‘Ben bunu yemem’ ya da ‘Bana başka bir şey verin’ demedi, böylelikle tüm
hayatımızı sessizlik ve barış içinde geçirdik. Aziz Pimin çok ileri yaşta barış
içinde uyudu.” (Prologue) (450)
Adının anlamı ‘çoban’dır. Onun sözlerinin bir çoğu Çöl
Pederlerinin Söylevleri’nde bulunabilir.
Δεν υπάρχουν σχόλια:
Δημοσίευση σχολίου
Σας ευχαριστούμε.
Σημείωση: Μόνο ένα μέλος αυτού του ιστολογίου μπορεί να αναρτήσει σχόλιο.