Τρίτη 24 Δεκεμβρίου 2019

Aziz Yakup Baba (1920-1991)...





Aziz Yakup Baba (1920-1991)...

Ortodoks Kilise’nin yakın zaman azizlerinden. Türkiye’nin bugünkü Fethiye bölgesindeki Kayaköy’de (eski ismi ‘Livisi’) doğmuş, 1922 olayları nedeniyle henüz iki yaşındayken annesi, ve bazı kadın akrabaları ile Yunanistan’a göçmüş Eğriboz bölgesine yerleşmiş. Babası ise Türk ordusu tarafından tutuklu kalmış ancak sonradan nasıl olmuşsa Yunanistan’a geçebilmiş, ailesini bulabilmiş, azizin ailesi güç şartlar altında hayatına bu gelmiş oldukları yeni ülkede devam edebilmiş.

Ailesi Yunanistan’a ilk ayak bastığında bazı yerlilerin öfkelendiklerinde Kutsal’lara (Tanrı’ya, İsa’ya ve Hristiyanlık tarihinin aziz kişilerine yani) küfrettiklerini duyduklarında şaşakalmış ‘biz nereye geldik öyle, hadi geri dönelim orda katledilmemiz bu tür şeyleri duymamıza yeğdir’ diyen türden bir aile. Derinden imanlı ve ruh asaletiyle dolu insanlar yani.

Yakup Baba’yı (soyadı ‘Çalık’*) yakından da tanımış kendiyle sohbet etmişliğim vardır. Kalp saflığının ve llâhi Nur’un insan hayatındaki tecellisinin timsali biri sima. Kilise’de mihraptaki İsa Mesih’in ikonu önünde uzun uzun diz çöküp dua eden, etrafındakilere hep ‘evlâdım, evlâdım’ diye hitap eden, kendinden eksiltip başkalarına veren biri (gördüğümüzde şaşardık bunca uzun süreler diz çökmüş şekilde nasıl durabiliyor olduğuna). Yunanistan’ın çok güç anlar yaşamış olduğu iç savaş yıllarında askere alınmış ama kan dökümüne bulaşmasın diye iç dünyasında hep duayla yaşamış ve gerçekten bu tür olaylara bulaşmadan sıyrılıp kendini inzivaya vermiş, rahip olmuş. Vefatından sonraki yıllarda kendisini tanımış, duası ve lütfu sayesinde şifa ve hayat sorunu çözümleri görmüş halkın ısrarı ile resmi olarak da Kilise tarafından aziz ilân edilmiştir.

Yakup Baba’nın Türkofon (Türk dilli yani) muhacirlerden olup olmadığı hakkında pek bir malûmatımın olduğu yok ama biraz tarih bilgisi olanların bildiği gibi hem 1922 olayları esnasında hem de Mübadele zamanında Türkiye’den Yunanistan’a Türkofon olmalarına rağmen sırf Hristiyanlar diye göç etmek zorunda bırakılmış niceleri vardır. ‘Karamanlılar’ denen Anadolulu nüfusun, mesela, Hristiyanlığı kabul etmiş Türk boylarından gelme olduğu ihtimali tarihçiler tarafından hala araştırılan, tartışılan bir ihtimaldir. Bu insanlar yerlerinden yurtlarından edilmiş oldukları yetmiyormuş gibi, Türkçe’den başka dil konuşmuyor olduklarından dolayı Yunanistan’a ilk geldikleri zaman Yunan milliyetçiliğinin dışlanmalarına da maruz kalmış, ‘Türk tohumu’ türünden düşmanca sözlere katlanmak zorunda bırakılmışlardır (her ne kadar sonradan derin edep ve çalışkanlıklarıyla yerli halkın nezdinde büyük saygınlık kazanmışlarsa da... zamanla Yunanistan’da ‘Küçük Asyalı’ –‘Anadolulu’ sözü yani- ‘efendi, çalışkan insan’ anlamına gelen bir söz olmuştur).

Bazı söylentilere göre Mustafa Kemal hayatının son demlerine kadar ‘sırf dinlerinden dolayı kendi milletdaşlarımızı kovduk’ düşüncesiyle iç dünyasında konuyla ilgili bir acılık, bir kavga yaşamış.

Yakup Baba 21 Kasım günü vefat etmiş ama bu tarih Ortodoks Hristiyanlığın büyük bayramlarından birine denk geldiğinden (Meryem Ana’nın tapınağa adanması günü) anısı 22 Kasım günü kutlanır (vefat günü benim doğum günümle de ortaktır yani). Kendileriyle tanışıklığın hayat yolumda çok derin izler bırakmış olduğu simalardandır kendisi. Dolayısıyla bu şurdaki yazıyı da Türkiyeli arkadaşlar için yazayım dedim. Yunanlı arkadaşlar nasılsa bu gibi simalarla ilgili epey malûmatlılar.

*Yunancası ‘Çalikis’... Yunanca’da ‘ı’ sesi yoktur, ondan yerine ‘i’ sesi kullanılır. Sondaki ‘is’ eki ise kelime ve isim başlarına konan cinsiyet belirteçleriyle ilgilidir.

... ... ...

Tarihteki Hristiyan Türkler konusuna ilgisi olanlara akademisyen Yonca Anzerlioğlu’nun ‘Karamanlı Ortodoks Türkler’ adlı kitabını tavsiye ederim, epey iyi bir çalışmadır. Gerçi kitabın yazarı elde kesin bir tarihi verinin olmamasına rağmen Karamanlılar’ın neslen Türk kökenli oldukları konusunda emin bir tavır sergilemiş. Yunanlı tarihçilerin geneldeki fikri ise Türkofon Ortodokslar'ın bölgenin Selçuk ve Osmanlı hakimiyetine girmesi neticesinde zamanla Türk dilini benimsemiş Bizans ahallisi olduğu yönünde. Malûm, milliyetçiliğin tarihçilik üzerindeki etkisi hiç küçümsenecek bir etki değildir, dolayısıyla her iki tez de ihtiyatla yaklaşılması gereken tezler. Ama tüm bu ihtiyata şayan ‘detay’a rağmen söz konusu kitap epey bilgilendirici bir kitap.

Δεν υπάρχουν σχόλια:

Δημοσίευση σχολίου

Σας ευχαριστούμε.

Σημείωση: Μόνο ένα μέλος αυτού του ιστολογίου μπορεί να αναρτήσει σχόλιο.