Aziz
Sarof'lu Serafim ve Kainat'ın ilişkisel yapısı...
Hayatıyla
ilgili anlatılarda ormanlarda bir kulübede yaşamış münzevi Rus aziz Sarof’lu
Serafim’in (18.-19. asır) tüm kendisine yaklaşanlara ‘sevincim’ diye
hitabettiği söylenir... Bu hitebedişin derin tefekküre daldıran bir ilginçliği
vardır, gayet pratik bir yoldan çok derin bir hayat tespitini yansıtır çünkü:
manevi körlükten sıyrılıp Kainat’ın temel birlik ve ilişkisel yapısını
hayatında hisseden ve yaşayan birinin ifadesidir bu ifade.
Bu
tür bir hayat anlayışının çerçevesinde Kainat’taki herkes ve herşey kendisine
karşı siperler kuracağımız, bizi tehdit eden bir rakip değil, bizlerin organik
uzantısıdır. Bizim de kendisinin uzantısını teşkil ettiğimiz gibi elbettte.
Tenimizin ötesindeki dünya bizlere tuzaklar kurmakla meşgul bir düşman değil
bizlerin tamamlayıcısıdır yani. Dolayısıyla, bizleri çevreleyen Kainat ile
ilişki gerginlik ve sıkıntı yaratıcı bir koşul değil, tam tersine yalnızlığın
iptali, bütünlüğün yaşanışı ve, netice olarak, sevinç vesilesidir.
Öyle
bir anlayışın ortamında kaygı sönmüş olduğundan derin huzur vardır. O Yeni
Ahit’teki anlatılarda Mesih’in teslimiyet ve kaygısızlık öğretisinin işaret
ettiği koşuldur bu (Matta 6.34). Gaflete batmışlıkta, etraftan kopmuşluk
hissinde yaşayan zihnin kesinlikle anlayamayıp korktuğu, tepki gösterdiği bir
koşul. Söz konusu koşulun hüküm sürdüğü ortamda tüm insanlar kardeştir, sevgisi
sonsuz evrensel bir Baba’nın çocuklarıdır. Kainat ise oyun bahçesidir
Baba’larının.
Orda
herşey bütünleşme doğrultusunda gelişmekte olan kutsal bir ‘pazl’ın parçasıdır.
Sevinç doğurucu olan da budur zaten: her şeyin doğası itibarıyla karşılıklı bir
tamamlayıcılık niteliği taşıyor olması. Anlatılara göre ormandaki hayvanlar hiç
korkmazmış aziz Serafim’den, hiç ürkmeden yanına yaklaşırlarmış. Yaşadığı
kulübenin etraf bölgesine aşina olmuş yabani bir ayıyı kendi eliyle evcil bir
hayvanmış gibi beslediği söylenir. Bu tür bir iç dünyası olanın ne kendisi
etraf mahlûkattan ürker korkar ne de kendisi etraf mahlûkatta ürküntü veya
korku hissi doğurur. Şahsında Yaradılış amacına ermiştir artık.
Öyle
bir koşulun tezahür edebilmesi ise ancak Tanrı Ruhu’nun insanın hayatında
tecelli edişi ile olur ki öyle bir tecelli ediş sadece kulluklarının tam
farkına varmışlara nasip edilir. Varoluşun köklerine değen bir alçak
gönüllülüğün neticesidir öyle bir lütfa nasip olabilmek. Aziz Serafim’e göre
insan hayatının asıl maksadı da budur zaten: bu lütfa nasip olabilmek! Ortodoks
Kilise maneviyatının çok karakteristik bir simasıdır aziz Serafim. Hayat
hikâyesine özel bir ilginçlik kazandıran ise günümüze yakın sayılabilecek bir
tarihte yaşamış olduğundan kendiyle ilgili epey sağlam tarihi verilere sahip
olduğumuzdur.
Ortodoks
Kilise’nin geleneğinde aziz Serafim’in anısı her senenin Ocak ayının ikinci
günü kutlanır.
Dimirti
Lalushi
Δεν υπάρχουν σχόλια:
Δημοσίευση σχολίου
Σας ευχαριστούμε.
Σημείωση: Μόνο ένα μέλος αυτού του ιστολογίου μπορεί να αναρτήσει σχόλιο.