AZİZ MAKSİMOS
Aziz Maksimos 580 yılında Bizans İmparatoru İraklios döneminde İstanbulda doğdu. Daha küçük yaştan olgunluğu ile dikkatleri üzerine çekiyordu. Biraz büyüdüğünde şairlik edebiyet ve ilahiyat okudu. Bitin bunlara rağmen hşç bir zaman ne bildikleri ile övünüyor nede halkın ona olan saygısıyla övünüyordu ve bu yüzden halk ona çok büyük derecede saygı gösteriyordu. Bütün bunlar Kralın kulağına kadar ulaştı ve böylece kral onu yanına yazıcı olarak aldı. Kraliyetin yazıcılık işleri ile o uğraşıyordu. Ancak Maksimos kendini Tanrı’ya adamak istiyordu ve bu yüzden aradan biraz zaman geçtikten sonra sarayı terk ederek rahip olmaya karar verdi. Böylece altınşehirde bir manastıra giderek ayinlerle ve oruçlarla yaşamaya başladı. Bütün herkesi Tanrı yolunda geri bırakmıştı Maksimos ve bu yüzden manastırın başrahibi vefat ettiği zaman bütün manastır anlaşarak ona başrahipliği önerdiler. Ve o zamandan sonra Maksimos manastırda bulunan rahiplerin yeni manevi önderiydi. Orada Ortodoksluktan bahseden bir çok kitap yazdı. Bunlardan başka Hz. İsa’nın yalnızca bir yönünü kabul edenler içinde bir çok kitap yazdı. Bir zamanlar bu inaç fazlası ile yoğunlaşmaya başladığı zaman Maksimos Afrikaya giderek orada Efkrata manastırındaki Başrahip Sofronio ile İskenderiye Patriğine karşı ayaklandılar çünkü İskenderiye Patriği ortodoksluğu bırakmış Hz. İsa’nın insancıl yönüne inanmayanlar ile bir olmuştu. Maksimos Hristiyanların inaçlarını sağlama alabilmek için Romaya giderek orada bütün dünyaya fermanlar göndermeye başladı. Kral İraklios öldüğü zaman tahta ortodoks olamayan Konstas geldi. Konstas hemen azizin ve iki öğrencisinin sürgüne gönderilmesini emretti. Azizi trakya bölgesine diğer iki öğrencisini ise başka yerlere göndererek aralarındaki ilişkiyi bitirmek istiyordu. Bunlara rağmen aziz bölgesinden uzakta olsa Hristiyanları eğitmeye devam ediyordu. Aradan bir kaç yıl geçtikten sonra Kral Maksimos ve öğrencilerinin hiç bir şeyden korkmadığını görünce Onları istanbula geri getirtti ve acımasızda dayak attırdı. Ardından Maksimosun dilini ve sağ kolunu kestiler. Bunu yapmaktaki amaçları gerçek din olan ortodoksluğun ne söz nede fermenlarla Maksimos tarafından yayılmasını engellemekti. Aynısını Maksimosun diğer iki öğrencisinede yaptılar. Ancak Tanrı o kadar büyüktürki mucizevi bir şekilde Maksimos dilsizde olsa konuşmaya devam ediyordu. Bunun üzerine Kral maksimosun uzak bir yere sürgün edilmesini emretti. Bu arada bir öğrencisini Trakya bölgesine sürgün ettiler nacak bir kaç gün sonra vefat etti. Bir diğerini ise Arnavutluğa sürgün ettiler ve orada bir 20 yıl daha yaşadı. Çok kısa bir süre içerisinde taş kalpli Konstas halk tarafından lanetlenmeye başlandı. Halk onu istemiyordu. Ve Kral ölürülme korkusu yüzünden ailesini alarak Sirakuses bölgesine gitti. Orada birgün banyo yaparken hizmetçilerinden bir tanesi kafasına bir küple vurarak onu orada öldürdü. Böylece Kral oğlu Konsatntinos oldu. Konstantinos 6. ekümenik konsili 681 yılında davet etti. Bu konsilde Hz. İsa’nın hem Tanrı hemde insan olduğu kanıtlandı. Hz. İsa’nın yalnızca Tanrı olduğuna inananlar bu konsilde yargılandılar. Maksimosu Lazistan bölgesinde bir hapishanede 3 yıl boyunca sürgünde tutuyorlardı. Bir gün Hz. İsa Ona rüyasında görünerek vefat vaktini belirtti. Ve gerçektende 21 ocak 662 yılında geçirdiği ve yaşadığı o bütün zorluklara rağmen 82 yaşında vefat etti. Aziz Maksimos tüm zorluklara rağmen kilisemizi tam 25 sene idaresi altında tutmayı başardı. Azizin yortusu kilisemiz tarafında vefat ettiği gün olan 21 ocakta kutlanmaktadır.
Aziz Maksimos 580 yılında Bizans İmparatoru İraklios döneminde İstanbulda doğdu. Daha küçük yaştan olgunluğu ile dikkatleri üzerine çekiyordu. Biraz büyüdüğünde şairlik edebiyet ve ilahiyat okudu. Bitin bunlara rağmen hşç bir zaman ne bildikleri ile övünüyor nede halkın ona olan saygısıyla övünüyordu ve bu yüzden halk ona çok büyük derecede saygı gösteriyordu. Bütün bunlar Kralın kulağına kadar ulaştı ve böylece kral onu yanına yazıcı olarak aldı. Kraliyetin yazıcılık işleri ile o uğraşıyordu. Ancak Maksimos kendini Tanrı’ya adamak istiyordu ve bu yüzden aradan biraz zaman geçtikten sonra sarayı terk ederek rahip olmaya karar verdi. Böylece altınşehirde bir manastıra giderek ayinlerle ve oruçlarla yaşamaya başladı. Bütün herkesi Tanrı yolunda geri bırakmıştı Maksimos ve bu yüzden manastırın başrahibi vefat ettiği zaman bütün manastır anlaşarak ona başrahipliği önerdiler. Ve o zamandan sonra Maksimos manastırda bulunan rahiplerin yeni manevi önderiydi. Orada Ortodoksluktan bahseden bir çok kitap yazdı. Bunlardan başka Hz. İsa’nın yalnızca bir yönünü kabul edenler içinde bir çok kitap yazdı. Bir zamanlar bu inaç fazlası ile yoğunlaşmaya başladığı zaman Maksimos Afrikaya giderek orada Efkrata manastırındaki Başrahip Sofronio ile İskenderiye Patriğine karşı ayaklandılar çünkü İskenderiye Patriği ortodoksluğu bırakmış Hz. İsa’nın insancıl yönüne inanmayanlar ile bir olmuştu. Maksimos Hristiyanların inaçlarını sağlama alabilmek için Romaya giderek orada bütün dünyaya fermanlar göndermeye başladı. Kral İraklios öldüğü zaman tahta ortodoks olamayan Konstas geldi. Konstas hemen azizin ve iki öğrencisinin sürgüne gönderilmesini emretti. Azizi trakya bölgesine diğer iki öğrencisini ise başka yerlere göndererek aralarındaki ilişkiyi bitirmek istiyordu. Bunlara rağmen aziz bölgesinden uzakta olsa Hristiyanları eğitmeye devam ediyordu. Aradan bir kaç yıl geçtikten sonra Kral Maksimos ve öğrencilerinin hiç bir şeyden korkmadığını görünce Onları istanbula geri getirtti ve acımasızda dayak attırdı. Ardından Maksimosun dilini ve sağ kolunu kestiler. Bunu yapmaktaki amaçları gerçek din olan ortodoksluğun ne söz nede fermenlarla Maksimos tarafından yayılmasını engellemekti. Aynısını Maksimosun diğer iki öğrencisinede yaptılar. Ancak Tanrı o kadar büyüktürki mucizevi bir şekilde Maksimos dilsizde olsa konuşmaya devam ediyordu. Bunun üzerine Kral maksimosun uzak bir yere sürgün edilmesini emretti. Bu arada bir öğrencisini Trakya bölgesine sürgün ettiler nacak bir kaç gün sonra vefat etti. Bir diğerini ise Arnavutluğa sürgün ettiler ve orada bir 20 yıl daha yaşadı. Çok kısa bir süre içerisinde taş kalpli Konstas halk tarafından lanetlenmeye başlandı. Halk onu istemiyordu. Ve Kral ölürülme korkusu yüzünden ailesini alarak Sirakuses bölgesine gitti. Orada birgün banyo yaparken hizmetçilerinden bir tanesi kafasına bir küple vurarak onu orada öldürdü. Böylece Kral oğlu Konsatntinos oldu. Konstantinos 6. ekümenik konsili 681 yılında davet etti. Bu konsilde Hz. İsa’nın hem Tanrı hemde insan olduğu kanıtlandı. Hz. İsa’nın yalnızca Tanrı olduğuna inananlar bu konsilde yargılandılar. Maksimosu Lazistan bölgesinde bir hapishanede 3 yıl boyunca sürgünde tutuyorlardı. Bir gün Hz. İsa Ona rüyasında görünerek vefat vaktini belirtti. Ve gerçektende 21 ocak 662 yılında geçirdiği ve yaşadığı o bütün zorluklara rağmen 82 yaşında vefat etti. Aziz Maksimos tüm zorluklara rağmen kilisemizi tam 25 sene idaresi altında tutmayı başardı. Azizin yortusu kilisemiz tarafında vefat ettiği gün olan 21 ocakta kutlanmaktadır.
Δεν υπάρχουν σχόλια:
Δημοσίευση σχολίου
Σας ευχαριστούμε.
Σημείωση: Μόνο ένα μέλος αυτού του ιστολογίου μπορεί να αναρτήσει σχόλιο.