BÜYÜKŞEHİT AZİZE KİRİAKİ
Azize Kiriaki Putrerest Kral Dioklitianos Roma imparatorluğunda kral olduğu bir zamanda dünyaya geldi (M.s. 284-304). Azizenin ailesi gerçektende Tanrı’ya bağlı insanlardı. Kiriaki doğmadan önce bir türlü çocuk yapamıyorlardı. Bunun üzerine babası Doroteos ve annesi Evsevia Tanrı’ya yalvararak onlara bir evlat vermesini istediler. Kısa bir zaman sonra mucizevi bir şekilde Evsevia hamile kaldı ve bir Pazar günü dünyaya bir kız çocuğu getirdi. Tanrı’ya teşekkür etmek için de kızın adını doüduğu gün olan Kiriaki ( yuanacada Pazar) koydular. Kiriaki büyüdükçe Tanrı’ya daha çok bağlanıyor ve ne kadar zeki bir insan olduğunu her fırsatta gösteriyordu. Bunda ailesinin onu doğru büyütmüş olmasıda kesinlikle büyük bir yer kaplıyordu. Ailesi onu böyle zeki ve Tanrı yolunda doğru bir kişi gördükçe Tanrı’ya her fırsatta şükrediyordu. Günlerden bir gün putperest genç bir delikanlı Kiriaki’nin güzelliğini ve becerikliliğini gördüğü zaman onu kendisine eş olarak almak istedi. Böylece kızn ailesine giderek isteğini onlara iletti. Ancak bedeni ve ruhu bakire olan Kiriaki evlenmek istemediğini ama Tanrı yolunda ilerlemek istediğini söyledi. Böylece genç putpereste bu konuyla ilgilenmediğini açık açık anlattı. Bir diğer yandan ise kızın cevabını duyan gencin babası oğlunun kızın hatırına hristiyan olmasından kortuğu için kızı ve ailesini hemen bölge komutanına şikayet etti. Böylece kısa bir zaman zarfında hristiyan aile askerler tarafından tutuklanarak putperest komutana götürüldü. Bölge komutanı olayı inceledikten sonra suçsuz olan aileyi Kral Dioklitianos’un huzuruna gönderdi. Kral kızın ailesine bir çok işkencede bulunurken bir diğer yandanda Kiryaki’yi putlara tapınmaya zorluyordu. Ona hristiyanlar gibi bu kadar inaçlı ve sağduyulu yaşamasını ama gençliğinin ve güzelliğinin tadını çıkarmasını önerdi. Genç Kiriaki krala putperestlerin tek önem verdiği şeyin gelip geçici olan vucut güzelliğine önem verdiğini ancak ruhumuzun bir ömür boyu yaşayacağını ve yargılanacağını unuttuklarını söylediği zaman kral ağzını açamadı. Bunun üzerine azize ailesinin işkencelere maruz kaldığı bölüme ğötürüldü. Ailesinin acı çektiğini gördükçe kendiside acı çekiyordu. Ailesinin çektiği tüm acılara karşın kesinlikle Hz. İsa’mdan vazgeçmeyeceğine kendi kendine söz verdi. Bunda ailesi büyük rol oynamakta idiler çünkü onlarda Hz. İsa’mısın adına acı çekmekte ve şehit olmakta idiler. Daha sonra Kral azizeyi Sezar Maksimiano’ya onu yargılaması için gönderdi. Sezar bayağı bir zaman azizenin din değiştirmesi için dil döktü. Ancak hepsi nefileydi çünkü azize Tek ve herşeye kadir olan Tanrı’sını terketmemeye kararlı ve inaçlıydı. Hiç bir tehtitten korkmuyordu genç Kiriaki. Putperestlerin sahte tanrısına tapınmamaya karar vermişti bir kere. Bunun üzerine işkenceciler azizeyi yere yatırdıktan sonra ellerini ve bacaklarını iyice açtıktan sonra öküz sinirlerinden hazırlanmış bir iple hertarafına acımasızca vurmaya başladılar. Azizeye o kadar acımasızca vuruyorlardı ki azizenin vucudu yırtılıyor ve yeri o tertemiz kanıyla dolduruyordu. Bu yaptıkları yetmiyormuş gibi insafsız işkenceciler onu hapise kapattılar. O zamanlar Vitinia bölgesinin sorumlusu İlarion adında bir adamdı. Bu kişi bir çok hristiyanı putlara tapınmayı ve onlara zorla kurban kesmelerini başarmıştı ve bu yüzden Sezar azizeyi onunda inancını değiştireceği inancıyla ona gönderdi. Azizenin Tanrı’ya olan sevgisi ve inacı o kadar büyüktüki İlarion bile onun inancını değiştirmeyi başaramadı. Bunun üzerine İlarion’un kalbinde azizeye karşı çok korkunç bir kin doğdu. Bu kinin sonucunda azizenin saçlarından asılmasını emretti. Azize saçlarından asıldıktan sonra acımasız işkenceciler azizeyi yanan sopalarla yakmaya başladılar. Azizenin çektiği acılar sözlerle anlatılacak gibi değilde ama genede azize Tanrı’ya olan inancından hiç bir şey kaybetmedi. Tanrı’ya bütün kalbiyle ona bütün bu acılara sonuna kadar dayanaması için sabır vermesini diliyordu. Bu korkunç işkencenin ardından bölge sorumlusu azizeyi çağırark ona şunları söyledi:
- Beni dinlememkle ne kazandın? Eğer beni dinleyip putlara tapınsaydın bu acıları çekmene ve gencecik vucudunu işkencelerle haram etmene gerek kalmazdı.
- Zavallı efendi! Eğer ben senin o sahte tanrılarına ve putlarına tapınsaydım işte o zaman aptal olurdum. Çünkü senin putlarının ayakları ve elleri var ancak kıpırdayamazlar. Ağızları var ancak konuşamazlar. Kafaları ver ama beyinleri yok!
Bu sözler üzerine çok sinirlenen İlerion onu hemen hapise attırdı. Aynı gece azizeye yüce Tanrı’mızın meleği gözükerek bütün yaralarını iyileştirdi ve onu cesaret verdikten sonra ortadan kayboldu. Ertesi sabah askerler azizeyi İlarion’un karşısına çıkarttılar. O azizeyi tamamen iyileşmiş bir durumda görünce kendisine kendi tanrılarının ona acıdığını ve bu yüzden yaralarının iyileştiğini ve bu yüzden putlara tapınması gerktiğini söyledi. Bunun üzerine azize şu cavabı verdi:
- Eğer senin tanrılarının beni iyileştirdiğini düşünüyorsan kesinlikle yanılıyorsun. Mademki bu kadar istiyorsun hadi senin kilisene gidip gerçek Tanrı kiminmiş görelim!
Bunun üzerine çok sevinen İlarion azizenin kendi inancına ınanacağını zannederek kendi kilisesine doğru ilerledi. Mekana vardıklarında azize haçını yaptı ve o anda sahte ruhlar öyle bir sarsıldılarki putlar yerlere düşerek kırıldılar. Bu olaydan çok sinirlenen İlarion Hz. İsa’ya küfür etti ve o anda kafasına düşen heykelden canını kaybetti. Bu mucizeyi görenlerden bir çoğu Hz. İsa’ya inanarak hristiyanlığı kabul ettiler ve vaftiz oldular. Azize Apollonios bölge sorumlusu olana dek Tanrı’nın sözünü insanlara özgürce duyurdu. Apollonios sorumlu olduktan sonra azizeyi hristiyanlığı eğittiği için tutuklattı. Cezalandırmak amacı ile azizeyi alevler içine attırdı ancak Tanrı kulunu zalim düşmanlarından koruyarak ona zarar gelmesini engelledi. Saatlerce alevler arasında duran azizeye alevler hiç bir zarar veremedi. Azizeye zarar vermeye kararlı olan sorumlu onun karnı aç bir aslanın yanına atılamasını emretti. Bir kere daha yüce Tanrı mucizesini gerçekleştirdi. Vahşi aslan azizenin karşısında evcil bir hayvan gibi diz çöktü. Bütün bu olanlardan sonra sorumlu azizeye nasıl işkence yapacağını bilmediğinde kafasının kesilmesini emretti. Askerler böylece azizeyi kafasının kesileceği mekana getirdiler. Orada azize askerlerden onu kısa bir zaman dua etmesi için bırakmalarını istedi. Duasını bitirdikten hemen sonra azize yere yatarak kafsının kopartılamsını beklemeye başladı. Ancak askerler işlerine başlamadan önce azize ruhunu yüce Tanrı’ya teslim etti. Ölmeden önce Hz. İsa’ya onun adına işkence çekmeye layık olduğundan şükr etti. Olaydan korkan askerler azizenin kutsal vucuduna saygı göstererek ona yaklaşmadılar. Daha sonra hristiyanlar gelerek aziz vucudunu alarak kendisine layık bir şekilde gömdüler. Kilisemiz Büyük şehit azize Kiriaki’nin yortusunu her sene 7 temmuzda kutlamaktadır.
Azize Kiriaki Putrerest Kral Dioklitianos Roma imparatorluğunda kral olduğu bir zamanda dünyaya geldi (M.s. 284-304). Azizenin ailesi gerçektende Tanrı’ya bağlı insanlardı. Kiriaki doğmadan önce bir türlü çocuk yapamıyorlardı. Bunun üzerine babası Doroteos ve annesi Evsevia Tanrı’ya yalvararak onlara bir evlat vermesini istediler. Kısa bir zaman sonra mucizevi bir şekilde Evsevia hamile kaldı ve bir Pazar günü dünyaya bir kız çocuğu getirdi. Tanrı’ya teşekkür etmek için de kızın adını doüduğu gün olan Kiriaki ( yuanacada Pazar) koydular. Kiriaki büyüdükçe Tanrı’ya daha çok bağlanıyor ve ne kadar zeki bir insan olduğunu her fırsatta gösteriyordu. Bunda ailesinin onu doğru büyütmüş olmasıda kesinlikle büyük bir yer kaplıyordu. Ailesi onu böyle zeki ve Tanrı yolunda doğru bir kişi gördükçe Tanrı’ya her fırsatta şükrediyordu. Günlerden bir gün putperest genç bir delikanlı Kiriaki’nin güzelliğini ve becerikliliğini gördüğü zaman onu kendisine eş olarak almak istedi. Böylece kızn ailesine giderek isteğini onlara iletti. Ancak bedeni ve ruhu bakire olan Kiriaki evlenmek istemediğini ama Tanrı yolunda ilerlemek istediğini söyledi. Böylece genç putpereste bu konuyla ilgilenmediğini açık açık anlattı. Bir diğer yandan ise kızın cevabını duyan gencin babası oğlunun kızın hatırına hristiyan olmasından kortuğu için kızı ve ailesini hemen bölge komutanına şikayet etti. Böylece kısa bir zaman zarfında hristiyan aile askerler tarafından tutuklanarak putperest komutana götürüldü. Bölge komutanı olayı inceledikten sonra suçsuz olan aileyi Kral Dioklitianos’un huzuruna gönderdi. Kral kızın ailesine bir çok işkencede bulunurken bir diğer yandanda Kiryaki’yi putlara tapınmaya zorluyordu. Ona hristiyanlar gibi bu kadar inaçlı ve sağduyulu yaşamasını ama gençliğinin ve güzelliğinin tadını çıkarmasını önerdi. Genç Kiriaki krala putperestlerin tek önem verdiği şeyin gelip geçici olan vucut güzelliğine önem verdiğini ancak ruhumuzun bir ömür boyu yaşayacağını ve yargılanacağını unuttuklarını söylediği zaman kral ağzını açamadı. Bunun üzerine azize ailesinin işkencelere maruz kaldığı bölüme ğötürüldü. Ailesinin acı çektiğini gördükçe kendiside acı çekiyordu. Ailesinin çektiği tüm acılara karşın kesinlikle Hz. İsa’mdan vazgeçmeyeceğine kendi kendine söz verdi. Bunda ailesi büyük rol oynamakta idiler çünkü onlarda Hz. İsa’mısın adına acı çekmekte ve şehit olmakta idiler. Daha sonra Kral azizeyi Sezar Maksimiano’ya onu yargılaması için gönderdi. Sezar bayağı bir zaman azizenin din değiştirmesi için dil döktü. Ancak hepsi nefileydi çünkü azize Tek ve herşeye kadir olan Tanrı’sını terketmemeye kararlı ve inaçlıydı. Hiç bir tehtitten korkmuyordu genç Kiriaki. Putperestlerin sahte tanrısına tapınmamaya karar vermişti bir kere. Bunun üzerine işkenceciler azizeyi yere yatırdıktan sonra ellerini ve bacaklarını iyice açtıktan sonra öküz sinirlerinden hazırlanmış bir iple hertarafına acımasızca vurmaya başladılar. Azizeye o kadar acımasızca vuruyorlardı ki azizenin vucudu yırtılıyor ve yeri o tertemiz kanıyla dolduruyordu. Bu yaptıkları yetmiyormuş gibi insafsız işkenceciler onu hapise kapattılar. O zamanlar Vitinia bölgesinin sorumlusu İlarion adında bir adamdı. Bu kişi bir çok hristiyanı putlara tapınmayı ve onlara zorla kurban kesmelerini başarmıştı ve bu yüzden Sezar azizeyi onunda inancını değiştireceği inancıyla ona gönderdi. Azizenin Tanrı’ya olan sevgisi ve inacı o kadar büyüktüki İlarion bile onun inancını değiştirmeyi başaramadı. Bunun üzerine İlarion’un kalbinde azizeye karşı çok korkunç bir kin doğdu. Bu kinin sonucunda azizenin saçlarından asılmasını emretti. Azize saçlarından asıldıktan sonra acımasız işkenceciler azizeyi yanan sopalarla yakmaya başladılar. Azizenin çektiği acılar sözlerle anlatılacak gibi değilde ama genede azize Tanrı’ya olan inancından hiç bir şey kaybetmedi. Tanrı’ya bütün kalbiyle ona bütün bu acılara sonuna kadar dayanaması için sabır vermesini diliyordu. Bu korkunç işkencenin ardından bölge sorumlusu azizeyi çağırark ona şunları söyledi:
- Beni dinlememkle ne kazandın? Eğer beni dinleyip putlara tapınsaydın bu acıları çekmene ve gencecik vucudunu işkencelerle haram etmene gerek kalmazdı.
- Zavallı efendi! Eğer ben senin o sahte tanrılarına ve putlarına tapınsaydım işte o zaman aptal olurdum. Çünkü senin putlarının ayakları ve elleri var ancak kıpırdayamazlar. Ağızları var ancak konuşamazlar. Kafaları ver ama beyinleri yok!
Bu sözler üzerine çok sinirlenen İlerion onu hemen hapise attırdı. Aynı gece azizeye yüce Tanrı’mızın meleği gözükerek bütün yaralarını iyileştirdi ve onu cesaret verdikten sonra ortadan kayboldu. Ertesi sabah askerler azizeyi İlarion’un karşısına çıkarttılar. O azizeyi tamamen iyileşmiş bir durumda görünce kendisine kendi tanrılarının ona acıdığını ve bu yüzden yaralarının iyileştiğini ve bu yüzden putlara tapınması gerktiğini söyledi. Bunun üzerine azize şu cavabı verdi:
- Eğer senin tanrılarının beni iyileştirdiğini düşünüyorsan kesinlikle yanılıyorsun. Mademki bu kadar istiyorsun hadi senin kilisene gidip gerçek Tanrı kiminmiş görelim!
Bunun üzerine çok sevinen İlarion azizenin kendi inancına ınanacağını zannederek kendi kilisesine doğru ilerledi. Mekana vardıklarında azize haçını yaptı ve o anda sahte ruhlar öyle bir sarsıldılarki putlar yerlere düşerek kırıldılar. Bu olaydan çok sinirlenen İlarion Hz. İsa’ya küfür etti ve o anda kafasına düşen heykelden canını kaybetti. Bu mucizeyi görenlerden bir çoğu Hz. İsa’ya inanarak hristiyanlığı kabul ettiler ve vaftiz oldular. Azize Apollonios bölge sorumlusu olana dek Tanrı’nın sözünü insanlara özgürce duyurdu. Apollonios sorumlu olduktan sonra azizeyi hristiyanlığı eğittiği için tutuklattı. Cezalandırmak amacı ile azizeyi alevler içine attırdı ancak Tanrı kulunu zalim düşmanlarından koruyarak ona zarar gelmesini engelledi. Saatlerce alevler arasında duran azizeye alevler hiç bir zarar veremedi. Azizeye zarar vermeye kararlı olan sorumlu onun karnı aç bir aslanın yanına atılamasını emretti. Bir kere daha yüce Tanrı mucizesini gerçekleştirdi. Vahşi aslan azizenin karşısında evcil bir hayvan gibi diz çöktü. Bütün bu olanlardan sonra sorumlu azizeye nasıl işkence yapacağını bilmediğinde kafasının kesilmesini emretti. Askerler böylece azizeyi kafasının kesileceği mekana getirdiler. Orada azize askerlerden onu kısa bir zaman dua etmesi için bırakmalarını istedi. Duasını bitirdikten hemen sonra azize yere yatarak kafsının kopartılamsını beklemeye başladı. Ancak askerler işlerine başlamadan önce azize ruhunu yüce Tanrı’ya teslim etti. Ölmeden önce Hz. İsa’ya onun adına işkence çekmeye layık olduğundan şükr etti. Olaydan korkan askerler azizenin kutsal vucuduna saygı göstererek ona yaklaşmadılar. Daha sonra hristiyanlar gelerek aziz vucudunu alarak kendisine layık bir şekilde gömdüler. Kilisemiz Büyük şehit azize Kiriaki’nin yortusunu her sene 7 temmuzda kutlamaktadır.
Δεν υπάρχουν σχόλια:
Δημοσίευση σχολίου
Σας ευχαριστούμε.
Σημείωση: Μόνο ένα μέλος αυτού του ιστολογίου μπορεί να αναρτήσει σχόλιο.