Αναζήτηση αυτού του ιστολογίου

Πέμπτη 2 Ιανουαρίου 2020

Aziz Sarof'lu Serafim ve Kainat'ın ilişkisel yapısı...



Aziz Sarof'lu Serafim ve Kainat'ın ilişkisel yapısı...

Hayatıyla ilgili anlatılarda ormanlarda bir kulübede yaşamış münzevi Rus aziz Sarof’lu Serafim’in (18.-19. asır) tüm kendisine yaklaşanlara ‘sevincim’ diye hitabettiği söylenir... Bu hitebedişin derin tefekküre daldıran bir ilginçliği vardır, gayet pratik bir yoldan çok derin bir hayat tespitini yansıtır çünkü: manevi körlükten sıyrılıp Kainat’ın temel birlik ve ilişkisel yapısını hayatında hisseden ve yaşayan birinin ifadesidir bu ifade.

Bu tür bir hayat anlayışının çerçevesinde Kainat’taki herkes ve herşey kendisine karşı siperler kuracağımız, bizi tehdit eden bir rakip değil, bizlerin organik uzantısıdır. Bizim de kendisinin uzantısını teşkil ettiğimiz gibi elbettte. Tenimizin ötesindeki dünya bizlere tuzaklar kurmakla meşgul bir düşman değil bizlerin tamamlayıcısıdır yani. Dolayısıyla, bizleri çevreleyen Kainat ile ilişki gerginlik ve sıkıntı yaratıcı bir koşul değil, tam tersine yalnızlığın iptali, bütünlüğün yaşanışı ve, netice olarak, sevinç vesilesidir.

Öyle bir anlayışın ortamında kaygı sönmüş olduğundan derin huzur vardır. O Yeni Ahit’teki anlatılarda Mesih’in teslimiyet ve kaygısızlık öğretisinin işaret ettiği koşuldur bu (Matta 6.34). Gaflete batmışlıkta, etraftan kopmuşluk hissinde yaşayan zihnin kesinlikle anlayamayıp korktuğu, tepki gösterdiği bir koşul. Söz konusu koşulun hüküm sürdüğü ortamda tüm insanlar kardeştir, sevgisi sonsuz evrensel bir Baba’nın çocuklarıdır. Kainat ise oyun bahçesidir Baba’larının.

Orda herşey bütünleşme doğrultusunda gelişmekte olan kutsal bir ‘pazl’ın parçasıdır. Sevinç doğurucu olan da budur zaten: her şeyin doğası itibarıyla karşılıklı bir tamamlayıcılık niteliği taşıyor olması. Anlatılara göre ormandaki hayvanlar hiç korkmazmış aziz Serafim’den, hiç ürkmeden yanına yaklaşırlarmış. Yaşadığı kulübenin etraf bölgesine aşina olmuş yabani bir ayıyı kendi eliyle evcil bir hayvanmış gibi beslediği söylenir. Bu tür bir iç dünyası olanın ne kendisi etraf mahlûkattan ürker korkar ne de kendisi etraf mahlûkatta ürküntü veya korku hissi doğurur. Şahsında Yaradılış amacına ermiştir artık.

Öyle bir koşulun tezahür edebilmesi ise ancak Tanrı Ruhu’nun insanın hayatında tecelli edişi ile olur ki öyle bir tecelli ediş sadece kulluklarının tam farkına varmışlara nasip edilir. Varoluşun köklerine değen bir alçak gönüllülüğün neticesidir öyle bir lütfa nasip olabilmek. Aziz Serafim’e göre insan hayatının asıl maksadı da budur zaten: bu lütfa nasip olabilmek! Ortodoks Kilise maneviyatının çok karakteristik bir simasıdır aziz Serafim. Hayat hikâyesine özel bir ilginçlik kazandıran ise günümüze yakın sayılabilecek bir tarihte yaşamış olduğundan kendiyle ilgili epey sağlam tarihi verilere sahip olduğumuzdur.

Ortodoks Kilise’nin geleneğinde aziz Serafim’in anısı her senenin Ocak ayının ikinci günü kutlanır.

Dimirti Lalushi

Δεν υπάρχουν σχόλια: