Αναζήτηση αυτού του ιστολογίου

Δευτέρα 9 Φεβρουαρίου 2009

AZİZE BÜYÜKŞEHİT HRİSTİNA - Αγία Χριστίνα

Azize Hristina 200 yılında Kral seviros’un döneminde Suriye’de dünyaya geldi. Hristina’nın ailesi putlara inanan insanlar idi. Babası orduda komutan olmakla beraber gerçektende çok zengin bir insandı. Kızının büyüdükçe çok güzel bir vucut yapısına sahip olduğunu gördüğünde onu kimsenin görmemesi için hemen bir ev inşa ettirerek kızını o eve bir çok kadın köle ile kilitledi. Kadınların işi Hristina’ya orada dikkat etmekti. O evin içerisinde kölelerin arasında dinine düşkün olan Hristiyan bir kadın yaşamaktaydı. Bu kadın hayat tarzı ile Hristina’yı etkilemişti. Böylece Hristina zamanının bir çoğunu o kadılnla beraber geçiriyor Hz. İsa’nın kurtarıcı sözünü dinlemekten ve duymaktan çok hoşnut kalıyordu. Böylece genç Hristina kısa bir zaman içerisinde Hristiyan olarak oruç, dua ve Tanrı işleriyle uğraşmaya başladı. Aradan biraz zaman geçtikten sonra ailesi kızlarını ziyarete geldiler. Onun güzelliğini gördüklerinde tanrılara teşekkür amaçlı olarak putlara adakta bulunmasını istediler. Ancak Hristina cesaretle ailesine şunları söyledi:
- Ben göklerde bulunan gerçek Tanrı’nın kızıyım. Yalnızca Onun için adak diler yalnızca ona tapınırım.
Ancak babası kızının Zeus’tan bahsettiğini düşünerek sevinç içerisinde kızına tütsü getirerek putlara adakta bulunmasını istedi ama azize hemen odasına kapanarak Tanrı’ya dua etti ve o sırada Tanrı’nın meleği azizeye görünerek ona şunları söyledi:
-Selamlar olsun Mesih ile aynı ismi taşıyan Hristina. Cesaretli ol çünkü Mesih’in ismini kabullenmen için seni üç tane komutanın önüne çıkartacaklar.
Bu olayın ardından azize tamamen altından yapılmış olan putları bir çekiçle kırdıktan sonra altını fakirlere dağıttı. Sabah olduğunda babası olanları duyduğunda putlara dikkat etmeyen hizmetçilerin kafalarının kesilmesini emretti. Ardından on iki erkeğin kızını acımasızca dövmesini emretti. Erkekler azizeye saatler boyunca acımasızca vuruyorlardı ancak Tanrı azizenin acılarını azaltıyordu böylece adamlar yorularak durdular. O zaman Hristina babasına şunları söyledi:
- Taş kalpli ve yalnış yola düşmüş olan kişi adamlarına kuvvet verecek olan tanrıların nerelerdeler? Ben hala acılara ve işkenceye dayanıyorum ancak gördüğüm kadarı ile senin oniki adamında bitkin haldeler.
Urvanos bu sözler üzerine çok kızarak kızını boğazından zincirleterek hapise kapattırdı. Annesi kızının babası tarafından çektiği işkenceleri duyduğunda hmen hapse giderek kızına babasının azabından kurtulması için putlara tapınması için yalvardı. Bunun üzerine azize şu cevabı verdi:
- Anneciğim gerçektrende benimle ilğilenmiyorsun. Bana cesaret vereceğin yerde oturup benim Mesih’in krallığında yer almamam için elinden geleni yapıyorsun. Ölümsüz olanın adına canımı vermeye bile hazırım. Ertesi gün komutan Hristina’ya özür dilemesi için son bir kez şans tanımaya karar verdi. Hristina’yı özür dilemesi ve putlara adak dilemesi için karşısına davet etti. Ancak azize böyle bir harekete girişmeyi kesinlikle red etti çünkü tek ve gerçek olan Tanrı’nın Baba Oğul ve Kutsal Ruh’tan oluştuğunu ve yalnızca Onun tapınılmaya layık olduğunu çok iyi biliyordu. Bunun üzerine acımasız babası kızının asılmasını ve derisinin yüzülmesini emretti. Acıların dayanılmaz olmasına rağmen azize sabrediyor Tanrı’ya sürekli dua ediyordu. Hatta çoğu seferinde vucudundan kopan et parçalarını eline alarak babasının yüzüne fırlatıyor ve ona şunları söylüyordu:
- Benim bedenimi ve kanımı istemedinmi? Al işte sana kanım ve bedenim düşüncesiz insan!
Buna rağmen babasının kalbinin gözleri acımasızlıktan o kadar kararmıştıki ne yaptığının farkında bile değildi. Böylece babası hemen kızının bir değirmene bağlanmasını ve yanması için altına ateş yakılmasını emretti. Ancak yüce Tanrı sevgili kulunu koruyarak ateşin ona dokunmasına izin vermedi tam tersi ateş etrafa dağılarak bir çok saygısız ve inaçsız puperesti yaktı. Gece olduğunda babası azizenin yanına beş köle göndererek onlara azizenin boğazına büyük bir taş bağlamalarını ve boğulması için onu denize atmalarını emretti. Köleler azizeyi denize attıkları zaman mucizevi bir şekilde taş ipinden çözüldü ve orada bulunanlar azizenin sanki kıyıdaymışçasına denizin üzerinde durduğunu gördüler. Azize Tanrı’ya dua etmeye başladı:
- Bütün herşeye kadir olan olan yüce Hz. İsa şana yaptığın mucizelerden dolayı şükürler olsun. Buğün benim bu sularda vaftiz olmamı layik görki günahlarım bağışlansın ve böylece sonsuza dek senin yanında yaşıyayım.
O anda Hz. İsa bir çok meleğiyle beraber kalabalığın önünde azizeye görünerek istediği şekilde azizeyi Baba Oğul ve Kutsal Ruh adına vaftiz etti. Köleler gördükleri karşısında şaşkına dönmüşlerdi ve bir türlü gözlerine inanamıyorlardı. Sabaha karşı azize tekrarda kıyıya ayak basarak babaevinin yolunu tuttu. Babası olan mucize olayları duyduğunda kızının ertesi gün kafasının kopartılması için hemen tutuklanmasını emretti ancak bu isteğini yerine getiremeden o gece vefat etti. Babasının vefatı üzerine azizenin yargılanması sorumluluğunu Dion adında bir kişi aldı. Azizeyi putlara inandıramadığını gördüğünde ona dayak atmalarını emretti. Bunun ardından işkenceciler bir kazanın içerisinde zift ve yağ kaynatıp azizeyi tamamen erimesi için içine attılar. Azize Hz. İsa adına acı çekmeye layık görüldüğü için Tanrıya sürekli şükr ediyordu çünkü çok iyi biliyorduki Hz. İsa’da insanların kurtuluşu için birçok acı çekti. Dion bunun ardından azizenin saçlarının kesilmesini ve çıplak bir halde şehrin içerisinde sürüklenmesini emretti. Azize bütün bu olan olaylarla çok mutluydu çünkü biliyordu ki insanların gözünde bu şekilde ne kadar düşerse Tanrı’nın gözünde bir o kadar yükseliyordu. Bu olanlardan sonra azizeyi Apollon heykeline götürdüler ve orada azize’den apollon heykeline adak dilemesini emrettiler. Azize ellerini göklere kaldırarak:
- Ruhsuz ve bedensiz yaratık. Hz. İsa adına sana sesleniyorum hemen o putun içerisinden çık ve buradan 40 metre uzaklaş.
Azizenin bu sözlerinden sonra apollonun heykeli kendi kendine kıpırdayarak dışarıya çıktı. Komutan bu gördüğü olaya inanmak istemiyordu. Hemen azizeye bunun nasıl olabileceğini sordu:
- Nasıl olabiliyorda sen bir tanrının heykelini kıpırdatabiliyorsun? Sen o kadar güçlü olamazsın!
- Bu güce sahip olan kişi yalnızca Hz. İsa’dır. Gerçek ve tek olan Tanrı yalnızca odur. Ama senin buna inanman için tekrardan sana emrediyorum apollon heykeli yerlere düşük paramparça ol şimdi! diye cevap verdi azize.
Put azizenin bu emrinin ardından paramparça oluverdi. Etraftaki bir çok kişi mucizeyi gördüğünde Hz. İsa’nın gücüne inandılar. Komutan bu olaydan sonra o kadar çok üzüldü ki dilsiz kalarak kısa zaman içerisinde öldü. Onun vefatından sonra bölge sorumluluğunu İulianos adında bir kişi aldı. Azize ile ilgili olayları duyduğunda hemen derin bir çukur kazdırıp bu çukurun içine ateş yaktırarak azizenin beş günlüğüne içerisine atılmasını emretti. Ateş sönmek üzere iken çukurun dışarısında bekleyen görevliler hemen ateşin içerisine maddeler atarak ateşi tekrerdan yakıyorlardı. Her zamanki gibi yüce Tanrı ona inananları bırakmadığı gibi azizeyide yalnız başına bırakmadı. Melekler azizenin yanında bulunarak hep beraber Tanrı’ya mutlu bir şekilde dua ediyorlardı. Görevliler altıncı günde çukuru açtıklarında azizenin hiç yanmadığını gördükleri zaman şaşa kaldılar. Sorumlu hemen azizenin zehirli yılanların bulunduğu bir çukura atılmasını emretti. Ancak bir kez daha mucize gerçekleşerek yılanlar Tanrı’nın sevgili kuluna dokunmadılar. Taş kalpli sorumlu bu olayı gördüğü zaman yılanları bir sopayla azizenin üzerine doğru atmaya başladı. Ancak yılanlar azizeye saldıracakları yerde kendisine saldırarak onu öldürdüler. Tanrı’nın sevgili kulu Hristina hemen Tanrı’ya dua ederek Tanrı korkusu bilmeyen saygısız sorumluyu diriltti. Bunun üzerine sorumlu Tanrı’ya ve azizeye tüm kalbiyle teşekkür etti. Bölge sorumlusu bu olanlardan çok sinirlenerek azizenin göğüslerinin kesilmesini emretti. Azizenin gögüslerinin kesildiği anda inanılmaz bir mucize oldu. Oradan kan akacağı yerde tam tersine süt akmaya başladı. İulianos ne yapacağını bilemediğinden azizeye putlara tapınmasını aksi halde onu öldüreceğini söyledi. Azize bunu üzerine sorumluya şunları söyledi:
- bugün sende öleceksin yalnış yoldan dönmek istemeyen efendi!
Sorumlu bu sözlere o kadar çok kızdıki orada bulunan askerlerinden bir tanesine hemen azizenin dilini kesmesini emretti. Azize kesilen dilini alıp sorumlunu yüzüne doğru fırlattı ve Tanrı’nın isteği ile konuşarak şunları söyledi:
- Tanrı’yı kutsayan bu dili kestiğin için halı olarak sende kör oldun!
Sorumlu bu olaya rağmen pişman genede pişman olmadı tam aksine askerlerine azizeyi öldürmeleri için emir verdi. Bu emirin ardından askerlerden bir tanesi azizeyi midesinin yan tarfından bıçakla yarladı ve bir diğeri ise azizenin kalbine sapladığı silahıyla azizenin dünyaya gözlerini kapatmasına neden oldu. Aynı gece azizenin önceden bildirilmiş olan sözlerine görede sorumlu öldü. Azizenin Tanrı’ya inanan akrabalarından bir tanesi azizenin kutsal bedenini alarak adına bir kilise yaptırdı ve bedenini oraya yerleştirdi. Azizenin yortusu kilisemiz tarafından vefat ettiği gün olan 24 Temmuz da kutlanmaktadır.

Δεν υπάρχουν σχόλια: