Αναζήτηση αυτού του ιστολογίου
Πέμπτη 29 Απριλίου 2021
Yenen O oldu ama! Mağlubiyetiyle galip geldi! Ölümü ölümüyle yendi!
Dediğini kimseye dayatmaya kalkışmadı, kimseyi tehdit etmedi, kimsenin servetine göz dikmedi, kimsenin malını talan etmedi, kimseye yalan söylemedi, kimseyi öldürmedi, ‘adaleti tesis edeceğim’ diye silâhlı kanlı bir başkaldırıya asla teşvik etmedi, ‘doğru dini yayacağım’ diye asla fetih girişimlerinde bulunmadı, kimseyi köle, kimsenin kızını, karısını cariye edinmedi, kimsenin elinin ayağının kesilmesini, recmedilmesini, katledilmesini emretmedi. Ne güç elde etmeye çalıştı, ne sarayları oldu, ne serveti ne de herhangi dünyevi bir iktidarı. ‘Başını dayayacak yeri olmadan’ yaşadı otuzüç senelik tarih içindeki hayatını (Luka 9.58).
Sadece sevgiyi vaaz etti, şifa dağıttı. Kalp paklığını, affediciliği tenbih etti. Suçluların bile eziyete, işkenceye maruz bırakılmaması, onlara merhamet gösterilmesi, tövbe etmelerine imkân tanınması gerektiğini vaaz etti. Özeleştirinin baştacı edilmesi gerektiğini vurguladı. Toplumun en yoksul ve sade kesimlerinden insanları havari edindi. Sonunun çarmıha gerilmek olduğunu bile bile ellerinde dünyevi güç bulunduranların kibir ve riyasını en ufak bir tavizde bulunmadan açıkça ve en sert şekilde eleştirdi, adalet konusundaki ısrarından bir an bile vazgeçmedi.
Ve neticede küfredildi, tükürüldü, darp edildi, kırbaçlandı, başına dikenden taç giydirilerek ‘kral’ diye alay edile edile çarmıha gerildi. Ve kendisini çarmıha gerenlere karşı bile ‘ne yaptıklarının farkında değiller’ deyip kin beslemedi (Luka 24.34).
Yenen O oldu ama! Mağlubiyetiyle galip geldi! Ölümü ölümüyle yendi! Tüm dünya tarihini kökten değiştirdi. İnsan’ın insanlığına hakkını vermesi için ne tür bir hayat konumlanışının olması gerektiğinin merkezi kıstası oldu.
Tarih boyunca takipçilerinin yok edilmesine çalışıldı ama mağlup olanlar, yıkılıp gidenler hep yok etmeye çalışanlar oldu. Katledilen takipçilerinin her birinin yerine nice başkaları doğdu, sözünün Arz'ın her köşesine yayılmasına hiç bir çaba engel olamadı. Bu fedakârlık ve azmi gören nice cellâtlar, cellâtlıklarını terkedip katledilenlere katıldı.
‘Gök ve yer sona erecek ama benim sözlerimin geçerliliği hiç bir zaman sönmeyecek, bakî kalacak’ demişti (Matta 24.35). Ne dediğini çok iyi biliyordu. Sözü Tanrı'ın kendi öz sözüydü çünkü. Ezelden Ebed'e varolan İllâhi yasaları temellendirenin Hikmeti'ydi kendisi. Yaradan’ın ete kemiğe bürünmüş, dilimizde konuşması üzere biz insanların arasına gelmiş Kelâmıydı. Hangi güç bu tür yasaları alt edebilirdi ki? Bir aralağına alt etmiş görünse bile bir zaman sonra gümbür gümbür yıkılacak gidecekti. Tek becerdiği, söz konusu yasaların yok edilemezliğinin altının çizilmesine işçilik etmek olacaktı.
Günümüzde kölelik, hadım etmeler, haremler, çok kadınlı evlilikler, çocuk yaştaki kızlarla ziffaflara girmeler feshedilmişse, kadın oy hakkı elde edip erkekle eşit toplumsal haklara sahip olmuşsa, tutuklulukta işkence uygulamalarına son verilmesi yönünde kararlar alınmış adımlar atılmışsa, toplumsal sınıf gözetmeksizin işleyen bir hukuk ve oylama sistemi fikri doğmuş ve tesis edilmişse, vicdan ve ifade hürriyetleri ana hak sayılabilmişse, hep O’nun ektiği tohumun asırlar içersinde gelişip yeşermesi sonucu olmuştur.*
Cumartesi’nin Pazar’a geçiş akşamında diriliş ve galibiyeti kutlanacak, bütün Ortodoks aleminde. Hristiyan arkadaşlara dilekler!
Tüm öbür arkadaşlara da Yeni Ahit metinlerini açıp okumaları, O’nun kim olduğu hakkında fikir sahibi olmaları dilekleri! Kaybedecekleri bir şey yoktur nasıl olsa. Kazanacakları vardır sadece!
… … …
*Demokrasi bir yönetim sistemi olarak Millât’tan önceki devirde pagan gelenekli antik Yunan’da akıl edilmiş bir sistemdir, ancak ordaki Demokrasi kavramı bugün bildiğimiz Demokrasi kavramından çok değişik bir kavram olmuştur. Ordaki Demokrasi ne köle sınıfına, ne de kadınlara oy hakkı tanıyan, sadece hakim sınıf mensuplarının iktidar konularında birbirleriyle kavga etmemeleri için düşünülmüş zekice bir sistemden ibaret olmuştur.
Irk, sınıf ve cinsiyet farkı gözetmeyen Demokrasi fikri insanlar arasındaki tek söze değer ayrımın kalplerinde adalet ve merhamet tutkusu olup olmayanlar arasında olduğunu vaaz eden İsa Mesih ve müridlerinin hayat görüşüyle belirmiş, yakın tarihte de manevi geleneği yüzyıllar boyu Hristiyan olan Avrupa’da resmi hukuk haline gelmeye başlamış, sayesinde bugünkü Evrensel İnsan Hakları Beyannameleri’ne kadar varılmıştır.
(İliştiri birkaç sene evvelki bir metnimin bazı ufak değişiklik ve eklemeler içeren bir tekrarı. Görsel 19uncu asırda yaşamış İtalyan ressam Francesco Hayez’in bir tablosundan).
Εγγραφή σε:
Σχόλια ανάρτησης (Atom)
Δεν υπάρχουν σχόλια:
Δημοσίευση σχολίου