Hz. İsa’mızın doğumundan kısa bir süre önce Meryem Ana ile akraba olan Elisavet ile Papaz olan kocası Zaharias adında bir aile yaşardı. Bu ailenin çocukları olmadığından Tanrı’ya onlara bir çocuk vermesi için sürekli dua etmekteydiler. Yaşları ilerlediğinden ve Elisavet’inde kısır olması nedeniyle çocuk sahibi olmaları artık imkansızdı. Günlerden birgün Zaharias Solomon tapınağında kilise yaparken Melek ona görünerek şunları söyledi:
- Zaharia korkma, duan Tanrı tarafından duyuldu. Karın bir erkek çocuk doğuracak ve onun adını İoanni koyacaksın.
- Peki ben senin bu söylediklerine nasıl inanayım?
- Ben baş melek Cebrailim! Tanrı tarafından yollandım. Bana inanmadığın için çocuk doğana kadar dilsiz kalacaksın.
Bu olaydan sonra Zaharias evine döndü ancak konuşamadığından olanları anlatamadı. Bir diğer yandan ise Elisavet yaşının büyük olmasından dolayı utanıyor ve hamileliğini gizliyordu. Daha sonra olayı düşünerek saklamasına gerek olmadığını ve Tanrı’ya ona vermiş olduğu bu hediye için şükr etmesi gerektiğini anladı. Kısa bir zaman sonra Melek Cebrail’den mesih İsa’yı doğuracağını öğrenen Meryem ana Elisavet’i ziyaret etmeye gitti. Meryem ana Elisavet’i selemlamak için yanına yaklaştığı zaman karnındaki bebek sevinçle kıpırdamaya başladı bunun üzerine Elisavet Meryem ana’nın karnındaki bebeğin kutsal olduğunu anladı ve ona şunları söyledi:
- Meryem, sen benim Efendimin annesisin çünkü sen bana yaklaştığın anada karnımdaki bebek senin karnındaki için sevinle zıpladı!
Hz. İsa’nın doğumundan altı ay önce Elisavet ile Zaharias çok tatlı bir bebeğe sahip oldular. Yıllar süren dualarının sonucunda mutlulukları gerçektende çok büyüktü. Akrabalar ve arkadaşlar bebeğin doğumunu kutlamak ve ona hangi ismi koyacaklarını kararlaştırmak için Zaharias’ın evinde toplandılar. Çocuğun annesi Kutsal Ruh’la dolu bir şekilde çocuğun isminin İoannis olacağını söyledi. Etraftakiler buna karşı çıkınca babasının fikrini sormak istediler. Bunun üzerine Zaharias bir Tahtanın Üzerine İoannis ismini yazdı ve o anda dili çözüldü. Dili çözüldükten sonra olan mucizeyi bütün ayrıntılarıyla etraftakilerine anlattı. Dönemin kralı o zamanlar Hirodes adında bir kişi idi. Hz. İsanın doğumundan aylar sonra müneccimlerden mesihin doğumunu öğrenen Hirodes İki yaşına kadar olan çocukların öldürülmesini emretti. Bir inanca göre Elisavet ortadan ikiye ayrılan bir kayanın içine İoannis’i saklayarak onu ölümden kurtardı. İoannis daha küçük yaştan bir çok ruhsal özelliğe sahipti büyüdükçede bunları sürekli geliştiriyordu. Tüylü bir elbisenin içerisinde çölde Tanrı isteklerini yerine getirmek için yaşamaya gitti. Yakan sıcağın altında sabırla orucunu tutuyor ve sürekli dua ediyordu. Yediği tek yemek ot ile yabani baldı. Kutsal ruhun onun bedeninde bulunmasından olayları önceden biliyordu. İoannis Hz. İsanın geleceğini bildiren son kişi olduğundan ona Yolcu ismi verilmiştir. Aradan on beş yol geçtikten sonra İoannis’in azizliği herkes tarafından duyulmuştu ve bu yüzden her gün yüzlerce kişi çöle onu dinlemeye onu görmeye gidiyordu. Böylece Aziz İoannis insanlara günahlarından dönmelerini eğitiyor onları Ürdün ırmağında veftiz ediyordu. Bir gün İoannis günahkarları vaftiz ederken yüzü güneş gibi parlamakta olan bir adamın yanına yaklaştığını gördü. Kensisiyle akraba olan Mesih’i ilk kez gören İoannis korkuya kapılarak onun Mesih olduğunu anladı. Mesih İsa suyun içerisine vaftiz olmak için girdiğinde İoannis bunu red ederek Ona şunları söyledi:
- Benim senin ellerinden vaftiz olmaya ihtiyacım var. Sen günahsızsın!
- Musa peygamberin yasasının uygulanması için böyle olması gerekiyor.
Aziz İoannis Mesihin bu isteğine uyarak Onu vaftiz etti. O anda gökler açıldı ve Kutsal Ruh beyaz bir güvercin şeklinde belirdi. Göklerden duyulan bir ses şunları söyledi:
- Bu benim sevgili oğlumdur. Ondan hoşnudum.
O gün İoannis için çok önemliydi çünkü ona Aziz Üçlük görünmüştü yani Baba, Oğul ve Kutsal ruh.
O dönemde bütün bebeklerini kafasını kestirmiş olan Hirodes’in ikici oğlu Hirodes Antipas Kraldı. Bu kral günahkar bir hayat yaşamaktaydı. Kardeşinin karısı olan Hirodiada’ya aşık olmuştu. Musa peygamberin yasalarına uyarak onu kendisine eş olarak aldı. Aziz İoannis Krallıkta haksızlığın ve günahın hakim olduğunu bildiğinden oraya giderek doğruyu eğitiyordu. Bu oradaki efendilerin gücüne gitmekteydi. Böylece Hirodes onun sesini bir daha duymamak için tutuklanmasını ve hapse konulmasını emretti. Hapiste bile aziz sesini duyuruyor ve günahkar kralı düzeltmeye çalışıyordu. Kısa bir süre sonra Kral Hirodes’in doğum günü vardı ve bu yüzden kendine bir doğum günü kutlaması yapmak istiyordu. Böylece bölgenin efendilerini ve bilginlerini kendisiyle yemek yemeleri için sarayına davet etti. Masada dönemin en pahalı yemekleri ve içkileri vardı çalgıcılar ise en neşeli şarkıları çalıyorlardı. Zaman geçtikçe herkes sarhoş olamaya başlıyordu. Bu yüzden Hiroida’nın kızı Salomi baş döndüren bir kıyafetin içerisinde herkesin önünde kalkarak kıştırtıcı bir şekilde deans etmeye başladı. Bu olaydan memnun olan misafirlar alkışlarla Salomi’ye tempo tuttular. Bu olaydan sonra kral kızı yanına çağırarak ona şunları söyledi:
- Benden ne dilersen dile hemen senin olacaktır. Yemin ederimki krallığımın yarısını sana vermeye hazırım!
Salomi hiç vakit kaybatmaden hemen annesine giderek kraldan ne dilemesi gerektiğini sordu. Annesi Aziz İoannis’ten nefret ettiğinden azizin Kafasını istemesini söyledi. Akılsız genç kız hemen krala giderek annesinin söylediğini yaptı. Hirodes halkın tepkisinden korktuğu halde kızın hatırını kırmak istemedi. Böylece efendilerin utanmaksızın eğlendikleri bir sırada hapse askerler gönderilerek azizin kafası kesildi. Daha sonra azizin kafası altın bir tepsiye konuldu ve Salomi’nin isteği doğrultusunda yemeklerin arasına konuldu. Aziz bu yöntemle öldürüldü. Aziz İoannis Hz. İsa’nın geleceğini bildiren en kutsal kişiydi çünkü mesihi görmeye layık kılındı. Azizin öğrencileri günahkar bir kadının yüzünden kafası kesilen azizin ölümünü duyduklarında çok üzüldüler ama kesinlikle korkmadılar. Hapse giderek azizin kutsal bedenini alarak gömdüler. Daha sonra Mesih’e giderek olup bitenleri anlattılar. Kutsal bedenini alan öğrencileri onu halkın görebileceği bir yere yerleştirdiler. Azizin kafasını Hiroida Krallığın yanına üzerine basabilmesi ve ona olan hıncını gözterebilmesini için krallığın yakınına gömdü. Aradan yıllar geçtikten sonra aziz rahiplere görünerek kafasının nerede gömülü olduğunu onlara bildirdi. Kilisemiz azizi senede bir çok kez anmaktadır. Bunlar 7 Ocak, 23 Eylül’de tutuklanışını, 24 Haziran’da doğumunu, 24 Ağustos’ta kafasının kesilişini, 24 Şubat’ta kafasının birinci ve ikinci kez bulunuşunu 25 Mayıs’ta ise kafasının üçünçü kez bulunuşudur.
Kralın ve eşinin sonunu öğrenmektede fayda var. Kral ve karısı günahkar bir hayat sürdürdüklerinden cezalandırıldılar. Aradan bir kaç yıl geçtikten sonra tahta gelen Kalligulas efendileri önce Fransa’ya daha sonrada İspanya’ya sürgün etti. Böylece uzun süren işkencelerin ardından öldüler. Bir diğer yandan Salomi buz tutmuş olan suların üzerinde yürürken buzların kırılması sonucu suya düştü ve düşerken boğazı keskin buzlardan yırtılarak vefat etti. Böylece azizin ölümünü istemiş olduğu yöntemle kensiside ölmüş oldu.
Δεν υπάρχουν σχόλια:
Δημοσίευση σχολίου